*** www.kadinaozgu.com ***

6 Ekim 2011 Perşembe

As I site possessor porno I believe the content material here is rattling wonderful , appreciate it for sikiş izle your hard work. You have done a formidable job and our entire community will be grateful Film izle to you. You should keep it upKadına özgü herşey forever! Good Luck.

As I site possessor <a href="http://www.zamparayiz.com/" title="porno,porno izle,sikiş,sikiş izle,liseli porno">porno</a> I believe the content material here is rattling wonderful , appreciate it for <a href="http://www.zamparayiz.com/" title="sikiş izle">sikiş izle</a> your hard work. You have done a formidable job and our entire community will be grateful
<a href="http://www.hadizle.com/" title="Film izle, Full izle, Filmi Full izle, Direk Film izle, Dizi izle, Türkçe Dublaj izle, Sinema izle, 2011 Filmleri izle">Film izle</a> to you. You should keep it up<a href="http://www.kadinaozgu.com/" title="estetik,kadın">Kadına özgü herşey</a> forever! Good Luck.

12 Ağustos 2011 Cuma

Kadına Özgü Herşey

NIVEA Sun’ın uzmanlarından güneş koruma ürünleriyle ilgili bilgiler…

1) Son dönemde piyasada farklı tip güneş kremleri olduğu konuşuluyor. Böyle bir şey var mı?
İki farklı krem değil ama, güneş ürünlerinde iki farklı filtre kullanıldığı doğru. Ancak piyasadaki lider birçok firma tam ve sağlıklı bir güneş koruması için, ürünlerinde iki filtreyi de barındırıyor.
2) Bu iki filtre tipi nedir? Ne işe yarar?
Bunlardan birincisi Nanopigmentler adı verilen, fiziksel/mineral UV filtreleridir. Diğeri de kimyasal UV filtreleridir.
3) Nanopigmentler nedir?
Nanopigmentler, doğal minerallere dayalıdır. 100 nanometreden, yani bir kum tanesinden 1 milyon kat daha küçüktür. Nano materyaller, kozmetik sektörünün yanı sıra, ilaç, elektronik mühendisliği ve araçlar için yüzey malzemeleri geliştirilmesinde de kullanılır. İlk patenti 1980’lerin ortalarında alınan bazı nanopigmentlerden, uzun bir süredir yararlanılmaktadır.
Güneş ürünlerinde kullanılan nanopigmentler, titanyum dioksit ve çinko oksit nanopigmentleridir. Bu iki nanopigment UV ışınlarını çok iyi yansıtır ve böylece güneş yanıkları, cilt kanseri ve erken yaşlanmadan korunmaya önemli bir katkıda bulunur. Birçok insan, iki nanopigmenti çok iyi bir şekilde tolere edebilir. Hatta, çocukların hassas cildi için de oldukça uygundur.
4) Kimyasal UV filtresi nedir?
Kimyasal filtreler, UV ışınlarının ışık enerjisini, insanlar için tamamen zararsız olan ısı enerjisine dönüştürerek, cilde ve dışarıya yayar. Sektörün lider firmaları, güneş koruma ürünlerinin çoğunda olduğu gibi yüz ve el kremlerinde de kimyasal UV filtrelerini kullanmaktadır. Krem, yalnızca güneşlenmeden önce uygulandığında değil, günlük yaşamda da cildi korumaktadır.
5) Peki hangi tip filtreyi içeren kremleri kullanmalıyız?
Uzmanlar, güneşten optimum korunmayı sağlamak için, birini tercih etmek yerine iki tip filtrenin beraber kullanılmasını öneriyor. Bu sebeple güneş koruma ürünü seçerken, içinde hem kimyasal, hem de fiziksel filtreler bulunan ürünleri tercih etmeliyiz. Yüksek düzeyde bir güneş koruması, sadece bu şekilde elde edilebilir. Fiziksel filtreler (nanopigmentler) ciltte koruyucu bir kalkan oluşturur ve kimyasal filtreler gibi UV ışınlarını yansıtır. Fiziksel filtreler, tek başlarına UV ışınlarına karşı yeterli koruma sağlayamaz. Kimyasal filtrelere kıyasla cilde kolayca yayılamayan fiziksel filtreler, sürüldükten sonra ciltte beyaz bir tabaka bırakır.
6) Kimyasal ve fiziksel (nanopigment) filtrelerin sağlığa zararı var mı?
Birçok kullanıcının cildi, iki tip filtreyi de oldukça iyi tolere eder, kısa ve uzun vadede bir sıkıntı yaşamazlar.
7) Kimyasal filtrelerin insan vücudunda biriktiği ve hormonal etkilere sahip olduğunu duydum. Doğru mu?
Avrupa Birliği, tüketici haklarını ve insan sağlığını korumak için, kozmetik ürünlerinde hangi UV filtrelerinin ne miktarlarda kullanılabileceğini belirlemiştir. Bilim Kurulu tarafından yapılan risk ve güvenlik değerlendirmesi testlerinden sonra, yasal yönetmeliklerle hangi UV filtrelerinin güvenle kullanılabileceği tespit edilmiştir. Dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen cilt bakım markaları bu kriterlere uygun, insan sağlığına zarar vermesi söz konusu olmayan ürünleri tüketicilerle buluşturmaktadır.
8) Fiziksel (nanopigment) filtrelerin insan sağlığına zararlı olduğunu duydum. Doğru mu?
Nano materyaller, sağlığa zararlı oldukları düşünülerek tüketici koruma dernekleri ve medya tarafından sürekli eleştirilmektedir. Küçük partiküllerin vücuda nüfuz ettiği ve zarar verdiği iddia edilmekle birlikte, bu zararın kapsamı henüz bilinmemektedir. Bu iddialar, sektör lideri markaların ürünlerinde kullandığı iki nanopigment, titanyum oksit ve çinko oksit için geçerli değildir.
Titanyum oksit ve çinko oksit, en kapsamlı şekilde araştırılan içerik maddelerinden ikisidir ve 1980’lerden beri kullanılmaktadır. Bağımsız bilim adamları ve Almanya Federal Risk Değerlendirmesi Enstitüsü gibi sağlık otoriteleri, bu maddelerin sağlığa zararlı olmadığını birçok kez onaylamıştır. Yapılan çeşitli çalışmalar; cildin zarar gördüğü ya da mevcut bir hastalığı olduğu durumlarda bile, titanyum oksit ve çinko oksidin cilde nüfuz edemeyeceğini ve insan vücuduna giremeyeceğini göstermiştir. Toksik olmadığı kanıtlanan her iki nanopigment, çevre için herhangi bir risk teşkil etmemektedir.
9) Güneş koruma kremlerinin çocuklarda D vitamini eksikliğine neden olduğunu duydum. Çocuğum tehdit altında mı?
Sadece çocuklar için değil, sağlıklı bir yaşam için D vitaminine herkes ihtiyaç duyar. Her gün yüz veya ellerden alınan birkaç dakikalık güneş ışını, vücuda önerilen D vitamini sentezi için yeterlidir. D vitamini sentezi için saatlerce güneşin altında kalmak veya güneşlenmek gerekmez. Özellikle güneş ışınlarına karşı doğal korunma sistemi henüz gelişmemiş bebekler ve çocuklar, güneş ışınlarından yetişkinlere göre çok daha fazla etkilenir. Uzun vadede cilt hasarlarına ve kanserine yol açan bu olumsuz durumun temelleri, ne yazık ki çocukluk döneminde atılmaktadır.
10) Peki bebek ve çocuklar için güneş koruma ürünleri seçerken nerelere dikkat etmeliyiz?
Çocukların birçoğu 18 yaşına geldiğinde, ömrü boyunca alacağı güneş ışınlarının %50 ila %80’ine maruz kalmış olur. Bu yüzden, 20 yaşındaki kişilerde bile cilt kanseri görülebilir. Özellikle güneş ışınlarına karşı doğal korunma sistemi henüz gelişmemiş ve yetişkinlere oranla daha hassas cilde sahip bebek ve çocuklar, ışınlardan daha fazla etkilenir.
11) Bebeklerde güneş korucusu kullanılmaması öneriliyor. Bu doğru bir yaklaşım mı?
Bebeklerin cildi yetişkinlere oranla daha az geliştiği ve bağışıklık sistemi henüz olgunlaşmadığı için, güneşe karşı daha hassas olur. Bu sebeple bebek cildinin güneşten korunması daha da önem taşır. Ancak koruyucuların bebek vücuduna penetrasyonu, zaman zaman alerjik durumların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle, bebekler için geliştirilen güneş koruma ürünlerinin ciltle uyumluluğunun yüksek seviyede olması, önem kazanır. Örneğin, bebek cildi, parfümlü katkı maddeleri içeren ürünler ve ultraviyole ışınlarıyla birleştiğinde ters tepki verebilir. Alkol ve benzeri bileşenlerin, bebek ürünlerinde bulunmaması gerekir. Bebekler ve yeni yürümeye başlayan çocuklar için geliştirilen ürünlerin, ciltle uyum açısından dermatolojik olarak test edilmesi önemlidir.

Küçük Bir Dokunuşla ‘GRİBE KARŞI ETKİLİ KORUMA’

Grip aşısı mevsimi geldi çattı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da grip aşısıyla ilgili çelişkili söylentiler çıkmadan konunun uzmanı iki kişi açıklamayı yaptı. Sağlık Bakanlığı Aşı Danışma Kurulu Üyesi-İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Viroloji ve İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur ile aynı bölümde görevli ve Ulusal İnfluenza Referans Laboratuarı Koordinatörü-Europan Scientists Working on Influenza (ESWI)Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Meral Akçay Ciblak; ‘Grip salgını başlamadan -özellikle riskli gruplar-Ağustos ayı sonlarında grip aşınızı mutlaka yaptırın. Aşıdan korkmayın, gripten korkun’ dedi.
——————————————
Yaz mevsimi ‘ne zaman gelecek’ derken bir de baktık ki Ağustos ayı geldi bile yani sonbahara girdik. Ayın ilk yarısından sonra değişecek iklimle birlikte salgın hastalıklarda hafif hafif sinsi yüzünü gösterdiğinde ‘Grip mi oldum, nezle mi?’ ‘Aşı olayım mı, olmayayım mı?’ ikilemleri tekrar gündeme gelecek. Tartışmalar başlamadan önce, bu konuda uzman Sağlık Bakanlığı Aşı Danışma Kurulu Üyesi-İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Viroloji ve İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur ile aynı bölümde görevli ve Ulusal İnfluenza Referans Laboratuarı Koordinatörü-Europan Scientists Working on Influenza (ESWI)Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Meral Akçay Ciblak’a ‘Grip, grip aşısı ve grip aşısındaki son gelişmeleri’ sorduk. İşte en çok merak edilen sorular ve uzmanlarımızın cevapları…

‘Ağustos Ayı Sonlarında Grip Aşınızı Olun’

-Ne zaman grip aşısı olmalıyız?
Burada dikkat edilecek nokta grip salgınlığının ne zaman başladığıdır. Son 7-8 yıldır grip izlem ağı sayesinde ‘gribin ne zaman başladığını ve ne zaman bittiğini’ görebiliyoruz. ‘Eylül ayında grip aşısı olmadım. Sonrasında aşı olunmaz’ düşüncesi doğru değildir; çünkü grip aşısı sezonu kasım ayının başlangıcından nisan ayının sonlarına kadar uzayabiliyor. Önerilen ‘sezon’ başlamadan aşı olunmasıdır yani Ağustos ayı sonlarıdır. Çünkü grip aşısı etkinliğini gösterebilmesi için 10—15 gün kadar bir süre geçmesi gerekir. Salgın döneminde aşı olduğunda bu süreç geçmezse bağışıklık oluşamadığı için gribe yakalanma riski olabilir. Bu durumda da ‘Aşı oldum gribe yakalandım’ söylemini duyarız.

- Aşı nasıl seçilmelidir?
Aşıyı aslında siz seçmiyorsunuz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) her yıl toplanır ve bir sonraki sezon dolaşımda-salgına neden olabilecek virüsler konusunda tahminler yapar. Bu tahmin ve veriler bütün ilaç firmalarına aynı şekilde gönderilir. İlaç firmaları bu bilgiler ışığında aşı üretir. Hemen hemen aynı teknolojiler kullanılır. Aşı seçiminde önemli olan nokta; uygulama aşamasıdır. Yeni geliştirilen mikro-injeksiyon sistem intradermal aşı ‘iğneden korkanlar için’ çok iyi bir yöntem ve konfor sağlamaktadır.

- Aşılarda yenilikler var mı?
Yenilik olarak deri içi yoldan intradermal bir aşı geliştirilmiştir. Yeni aşı uygulama sistemi ile intradermal bölgeye daha az miktarda aşı daha fazla etki sağlayacak şekilde verilmekte, aşılanma daha az hissedilmektedir. Bu deri içi uygulama hem iğneden korkan insanların korkularını yenmesinde etkili hem de deri içi uygulamasıyla daha az miktarda antijenle daha fazla bağışıklık kazanılmaktadır.

Küçük Bir Dokunuşla ‘GRİBE KARŞI ETKİLİ KORUMA’

- Neden grip aşısında deri-içi uygulama sistemi geliştirildi?
Deri bağışıklıkta önemli bir rol oynar. Aslında deri, aşıları uygulamak için hedeflenmesi gereken en doğru yerdir. Daha güçlü ve kolay bağışıklık sağlamak için önemli bir enfeksiyon hastalığı olan gribe karşı deri-içi aşı geliştirilmiştir. Mevsimsel Grip Aşısı uygulama oranları, bazı yaş gruplarında hala beklenenden düşük düzeyde kalmaktadır; yeni, kullanımı kolay ve iğnesi yok denecek kadar küçük bir grip aşısı kullanımının daha yüksek aşılanma oranları için destek sağlayabilmesi olası bir yeniliktir. Bu açıdan yeni deri-içi grip aşısı geliştirilmiştir. Sadece küçük bir dokunuşla gripten korunmak artık mümkündür.

- Kimler mutlaka aşı olmalı? Sağlık Bakanlığı bu kişilere ücretsiz mi aşı yaptırıyor?
DSÖ’nün sağlık otoriteleri kendi ülkelerinde ‘gribe yakalandığı zaman risk oluşturacak grupları’ belirler. Diabet, astım, kalp, tansiyon ve kronik hastalığı olan, 65 yaş üstü kişiler gripten sağlıklı kişilere oranla daha fazla etkilenecek riskli gruplar arasındadır. İşte bu kesimleri aşılanması hem Türkiye’de hem Avrupa ülkelerinde ücretsiz uygulanmaktadır. Ancak bu konuda 2004 yılından bu yana yeterli başarı elde edilememiştir. Yapılan anket çalışmalarında bu insanların ancak %10’nun aşılandığı saptanmıştır. Özellikle risk gruplarından 100 kişiden 10‘u ‘kendisine ücretsiz aşı olanağı sağlandığını bilmemekte ya da önemsememektedir. Böyle bir imkanın Sağlık Bakanlığı tarafından kendilerine sunulduğunun farkında bile değiller. Hekimler de yeterince önemsememektedir. ‘Abartılıyor bu konu, yaptırmanıza gerek yok’ söylemlerini sıkça duymaktayız. Hekimlerin grip konusunda eğitilmesi, bu konunun öneminin anlatılması gerekmektedir. Daha sonra risk gruplarına ‘Bakın sizin diyabet, kap, tansiyon gibi ciddi bir hastalığınız var bir de gribe yakalanırsanız sağlığınız ile ilgili büyük sorunlar yaşayabilirsiniz. Bu nedenle aşılanmanız gerekiyor.’ söylemleriyle kişilerin hekimlerden aşı talep etmeleri artırmalıdır.

-Aşıların bilmediğimiz yan etkisi var mı?
Genel olarak baktığınızda grip aşıları oldukça etkili ve ciddi yan etkileri çok düşük oranda görülen aşılardır. Zaman zaman aşılanan yerde bir kızarıklık-şişlik olabilir. Fakat, bu yan etkilerin çoğu 1-2 gün içerisinde kendiliğinden geçer.
Bu Yıl ki Grip Aşı Geçen Yılla Aynı
-Bu yılki aşılar geçen yılki aşılardan farklı mı?
Grip aşısının işlevi her yıl değişmekte daha doğrusu her sezon o yıl hangi virüs dolaşıma girecekse DSÖ bunu belirler ve bütün aşı üreticileri aynı formülde aşı üretir. ‘Benim aşım seninkinden daha iyidir’ söylemi grip aşısı için söz konusu olamaz. Bu yıl ilginç bir şekilde geçen yıl ki virüslerin hemen hemen aynısı dolaşımda olacağı varsayılarak geçen yıl ki aşının tamamen aynı içerikli aşı üretildi. Tabii, bu durumda, geçen yılki aşının aynısı ise ‘bu yıl tekrar aşılanmalı mıyım?’ sorusu akla gelebilir. Evet, bu yıl da aşılama gerekmektedir. Çünkü grip aşısının koruyuculuğu maksimum 1 yıl civarındadır.

Antiviraller İlk 48 Saat İçinde Kullanılmalıdır

-Gribe karşı anında etkili olacak bir tedavi yöntemi var mı? Böyle bir tedavi neden bulunamıyor?
Gribe karşı mucizevi tedavi yok. Grip salgını olduğu dönemlerde diğer solunum yolları enfeksiyonları da gündeme geliyor. Grip semptomları başladıktan sonraki ilk 48 saat içinde tedavide antivirallerin ilaçların kullanılması gerekiyor. Antiviraller oldukça kısıtlı ve karşı direnç gelişimi hızlıdır. Dünyanın herhangi bir yerinde antiviral ilaçlara karşı direnç kazanmış bir virüs bütün dünyada yaygın hala gelebilir. Bu durumda elimizde olan antiviraller etkinliğini yitirdiği için çok dikkatli olmak gerekiyor. Bunun içinde DSÖ antivirallerin ancak hastaneye yatan ağır vakalarda riskli bireylerde uygulanmasını uygun görüyor.

-Aşı olduğu halde grip geçirenler olabilir mi?
Solunum yollarında 200’den fazla mikroorganizma var. Bunlar grip benzeri solunum yolu enfeksiyonu oluşturur. Gripten ne farkı var ya da grip aşısı onlara da karşı korur mu? Hayır, grip aşısı onlara karşı korumaz onların aşısı yok. Onların içerisinden sadece influenza etkenine karşı aşı bulunmaktadır. Bu aşı bizi sadece gribe karşı korur. Diğer enfeksiyon etkenlere karşı açığız. Bu nedenle grip aşısı olmuş ve gribe karşı korunmakta olan bir birey diğer solunum etkenleri ile temas ederse yine burun akıntısı ateş, nezle hali, ateş, gibi bir tablo ortaya çıkıyor. ‘Ben aşı oldum yine de gribe yakalandım’ ‘bu ne biçim-etkisiz aşıymış, güvenmiyorum ya da sevmiyorum’ söylemlerinin yayılmasının bir sebebi de budur. Aslında bu tablo grip değil. Nezle, soğuk alınlığı ya da diğer virüs veya mikroorganizmaların oluşturduğu tablolardır. Soğukalgınlığı ve benzeri durumlarda başta dolgunluk hissi, kulak ağrısı gibi komplikasyonlar gelişirken, gripte zatürre, sinüzit, ensefalit, bronşit gibi daha ciddi komplikasyonlar gelişir. Ayrıca grip altta yatan kronik hastalığı olanların hastalıklarını daha kötü hale getirerek (örn. Diyabet, kroner arter hastalığı) ölümlere neden olabilir.

Anı Halsizlik&Yüksek Ateş= Grip

-Gribin farkı nedir?
Gribin nezleden ve soğukalgınlığından klinik bağlamda farklı iki önemli özelliği var. Bir yüksek ateş. 39 dereceye kadar yüksek ateş ile seyreden hastalık büyük olasılıkla griptir, nezle değildir. İkincisi; grip çok ani başlar ve aşırı halsizlik yapar. Halka arasında ‘paçavra’ denilen hakikaten insanı aniden yatağa düşüren solunum yolu enfeksiyonlarının grip olma olasılığı çok yüksektir. Elbette ateşi düşük seyreden grip olguları da var. Ama ateşin çok yükseldiği nezle ya da soğuk algınlığı vakaları yok.

-Grip başlangıcında vitamin desteği yararlı mıdır?
Sağlıklı yaşam elbette vücut direncini artırır. ‘Ben her mevsim portakal suyu içerim, sihirli formülüm var.’ Bu uygulamaların hiçbir zararı yoktur. Ama bunların bilimsel olarak yararları da kanıtlanmamıştır. Yapılan deneylerde c vitaminin grip virüsü üzerinde bir etkisi olmayacağını göstermiştir.

-Grip kadar ciddi hatta ölümlere neden olabilen bu hastalık için tek bir mesaj vermek gerekseydi ne derdiniz?
Ciddi sonuçlara hatta ölümlere neden olan grip hastalığından korunmanın en etkili yolu; aşı olmaktır.

Ebru Şallı “Ebruli” markası için Finspor’u seçti

Pilates’le dolu bir sezona merhaba!
Sporla yakından ya da uzaktan ilgiliyseniz, Finspor’u mutlaka duymuşsunuzdur. Koşu bantlarından vücut geliştirme cihazlarına, kondisyon bisikletlerinden egzersiz bilgisayarlarına dünyaca ünlü spor markalarını 37 yıldır sporseverlerle buluşturan Finspor, Türkiye’de sportif yaşamın ve sporun öncüsü olmaya devam ediyor.
Türkiye’de Pilates denince akla gelen ilk isim olan Ebru Şallı da, kendi Pilates markası olan “Ebruli”yi sporseverlere ulaştırmak için Finspor’u tercih etti. “Ebruli” ürünleri, kısa sürede Finspor mağazalarının en çok ilgi gören ürünleri arasına girdi.
Finspor’da “Ebruli” markası altında yer alan minder, lateks band, mini Pilates topu ve gym ball ürünlerinin çok talep görmesi nedeniyle Pilates fitness set, pedometre (adım sayar), toning ball, çember ve balance bileklik ürünleri de ürün gamına eklendi. Böylece artık keyifle Pilates yapmak için ihtiyaç duyduğunuz tüm malzemeleri Finspor mağazalarında bulabilirsiniz
Ebru Şallı ile Pilates ve Finspor’da satışa sunduğu “Ebruli” markası üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
- Sizce Türk kadınları yeterince spor yapıyor mu?
Türk kadınlarının artık yeterince spor yapmaya başladığını söyleyebiliriz sanırım. Bunu da Pilates’le tanışmalarına bağlıyorum. Pilates önceleri Türk insanına uzak ve zengin sporu olarak algılanıyordu. Ancak artık bu anlayış değişti. Herkes evinde TV karşısında ve DVD’lerle Pilates yapma lüksüne sahip. Beni takip edip, güzel sonuçlar alan insanların sayısının çığ gibi büyüdüğünü duydukça inanın çok mutlu oluyorum.
- Sadece spor değil, sağlıklı yaşamın her alanıyla ilgilisiniz. Yemek kitabınız bile çıktı. Bu merak ne zaman başladı?
Sağlıklı yaşam tarzına ve yemek yapmaya olan ilgim çok küçük yaşlarda başladı. Çocuk yaşlardan beri mutfağa ilgim vardı ve yemek yapmayı hep çok sevdim. Sağlıklı gıdaları birbirine karıştırıp yeni lezzetler keşfetmeyi seviyorum. Bu yüzden yemek üzerine iki kitap hazırladım. Birincisi bebek mamaları ve çocuk yemekleri kitabım, şu anda yeni çıkan ise Ebru’nun mutfağından 30 dakikada hazırlanabilen hafif, lezzetli ve pratik tarifler kitabı. Bu ikinci kitabım, zamanla yarışan ve çalışan hanımlara çok hitap ediyor. Şimdiden büyük ilgi var. Sanırım kitapların devamı gelecek.
- Türkiye’de isminiz Pilates ile adeta özdeşleşti. Neden başka bir spor alanı değil de Pilates?
Pilates’le ilk tanıştığımda, ilk çocuğuma hamileydim ve ilk andan itibaren Pilates’i çok sevdim. Bedenime, ruhuma ve bana çok hitap etti. Hayata bakış açımı değiştirdi. Adeta Pilates’le erdim diyebilirim. Sonrasında gerekli eğitimleri alıp Pilates eğitmeni olmaya karar verdim. Stott Pilates’ten Advanced eğitimlerine kadar hepsini tamamlayıp kendi DVD’lerimi hazırlamaya başladım. Sonrasında ise TV programı projesini geliştirip TV kanalına sundum ve hemen programa başladım. Şu an 4 DVD’m var ve 3 yıldır da her gün canlı yayında Pilates programımla Pilates severlerle buluşuyorum.

- Kendi markanız olan “Ebruli” nasıl ortaya çıktı?
Ebruli markasına şöyle karar verdim: Pilates programına başladıktan sonra Pilates topu, lastiği, mat ve çeşitli Pilates malzemelerine ihtiyaç duyulduğunu gördüm. Çok talep vardı. Herkes bana bu ürünleri soruyordu. Sonunda karar verdim ve harekete geçtim. Finspor’la ortak bir çalışma yaparak işe başladık ve işte sonuç ortada…
- Evde kullanılan “Ebruli” Pilates ürünleri sayesinde herkes artık evinde Pilates yapabilecek mi?
Ebruli ürünlerini kullanarak ve beni DVD’lerimden ya da TV’den izleyerek, herkes rahatlıkla Pilates yapabilir. Bu ürünlerin renklerinin seçimine, kaliteli ve özellikli olmalarına çok önem verdim. Topların kaliteli olması çok önemli. Ayrıca benim Ebruli markalı bütün ürünlerimde kalpler mevcut. Çünkü ben sevginin her kapıyı açtığını düşünüyorum.

- Ebruli ürünlerine nereden ulaşabiliriz?
Ebruli ürünlerine büyük zincir marketlerden, YKM’lerden ve tabi ki Finspor mağazalarından kolayca ulaşabilirsiniz.

- Markanızı tüketiciyle buluşturmak için neden Finspor’u seçtiniz?
Çünkü Finspor güvenilir bir marka. Yüksek kaliteyi yakalayarak kendini ispat etmiş ve iyi markaları bünyesinde barındırıyor. Açıkçası bu ürünleri çıkartırken birçok markadan teklif aldım ama Finspor’da karar kıldım.
- Türkiye’de Pilates’i yaygınlaştırmak için yeni projeleriniz var mı?
Türkiye’de Pilates’i tanıtmaya devam edeceğim. Çünkü Pilates bir şifadır, sonu olmayan bir güçtür. Ben TV karşısında her gün canlı yayında Pilates yapmaya Pilates severler için devam edeceğim. Ayrıca yeni DVD’ler hazırlayıp daha da geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyorum.

Kışın aldığınız kiloları şimdi verme zamanı


Günlük yaşamın koşuşturması içinde dengeli ve sağlıklı beslenme fırsatı bulamıyorsanız, açlığınızı atıştırmalık besinlerle bastırıyorsanız vücudunuzdaki yağ miktarını gün geçtikçe çoğaltıyorsunuz demektir. Hele hele kış mevsiminde farkında olmadan zamanla alınan kilolar yaz gelince büyük dert olur… Ama artık hem kalori yakımını hızlandırmak hem de alınan kalori miktarını en az seviyede tutmak için bir yardımcınız var!

Ne yaparak kaç kalori yakılır?

Mesela 1,5 saat yürüyerek yaklaşık 350 kalori yakabilirsiniz. Ya da 30 dk. koşarak 400 kalori sarfedebilirsiniz. 45 dakika ip atlamak ise 370-380 kaloriye eşdeğer. İyi de benin bunları yapacak ne vaktim var ne de zaten yapabilirim diyorsanız, şimdi size 2011 yazına damgasını vuracak bir teklifimiz var.

Kendinizi yormadan daha fazla kalori yakmaya ne dersiniz?

İnsanın bazal metabolizması (en az aktivite ile yakılan minimum kalori miktarı), günlük ortalama olarak, 1800-2200 aralığında kalori yakar. Aktivitenin yoğun olduğu günlerde bu rakam 3500’e kadar çıkar. kilo almanın asıl sebebi de, alınan kalorinin yakılan kaloriden fazla olasıdır. Bu açıdan 3500 kalorinin üzerindeki her rakam kilo ve yağ olarak kendisini göstermektedir.

Limon Suyu, etkisiyle vücuttaki yağ yakımı süreci hızlandırıcıdır!

Sabahları kalktığınızda ılık suya katılmış limon suyu içmek sindirim sisteminizi harekete geçirecektir. Kanı temizleyen bir madde olan limon dolaşım sistemine de iyi gelir.

Limon suyu kullanımı sırasında özellikle dikkat edilmesi ve önem verilmesi gereken bol su tüketimidir. Su vücut için son derece yararlı ve sağlıklı zayıflamayı sağlayan bir besindir ve zayıflama sürecinde çok önemli rolü vardır.

Özellikle C vitamini içeriği ile bilinen portakal, kabuk ekstresinde bulunan 150’den fazla etken madde ve 60’dan fazla flavanoid türevleri ile Sağlık açısından son derece önemli rollere sahiptir. 1 portakal günlük C vitamini ihtiyacının yaklaşık % 135’ini karşılayabildiğini biliyor muydunuz?

Vücut şekillendirmenin kolay yolu!


Dengesiz beslenme, yağlı yiyecekler tüketme ve benzeri birçok durum kilo almada önemli olumsuz etkilerdir. Son yıllarda gelişen teknoloji ile farklı alternatifler üretildi ve kilo vermek büyük bir dert olmaktan çıktı. Sadece kilo vermek değil, vücuttaki şekil bozuklukları da rahatlıkla tedavi edilebilir hale geldi.



Hızla ilerleyen estetik sektöründe, önemli bir yer tutan zayıflama ve kilo verdirme tedavileri 5-6 haftada etkili olabilecek kombinasyonlarla destekleniyor. Estetik İnternational'dan Op. Dr. Bülent Cihantimur da son sistemlerden olan "Radyo Frekans" hakkında bizleri bilgilendiriyor.


Radyo frekans nedir, vücut şekillendirmede nasıl kullanılır?
Radyo Frekans (RF) temelde bir Elektrik Transfer Sistemidir. RF insan bedenine uygulandığında, kısa bir dalgalanma dürtüsü verir ve bu da; hiçbir elektrokimyasal tepkime vermeden termal ısı etkisi oluşturur.

Radyo frekans; zayıflamada önemli bir tedavi yöntemidir.
RF Teknolojisi, özellikle Dirençsel Elektrik Transfer sistemi ile OBEZİTE tedavilerinde etkendir. Yağları yakılarak hastaya kilo verdirmek mümkündür. Hastalar tarafından tercih edilme sebebi olarak da; cerrahi olmayan, ameliyatsız bir çözüm olma özelliği ile de göz doldurmaktadır.

5 Ağustos 2011 Cuma

kadına özgü com artık büyüyor

Kadına özgü com gün geçtikçe büyümeye devam ediyor.Şimdiden bir çok rakibini geride bırakan site, üst sıralara çıkarak üyelerine geniş bir bilgi kitlesiyle hizmet vermeyi amaçlamış durumda.

Kadınlarla ilgili merak ettikleriniz,
Güzellik için bulabileceğiniz en olumlu püf noktaları,
En lezzettli yemek tarifleri,
İşinize yarayacak hayatınızı kolaylaştıracak en mükemmel pratik bilgiler,
Sağlık adına bilgiler,
Spor ve egzersiz yöntemleri,
Kariyeriniz ile ilgili,
İkili ilişkilerinizle ilgili,
Kültür sanat hobi dekorasyon gibi bir çok konuda www.kadinaozgu.com  ' dan bilgi alabilirsiniz.

İzmir Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Özel Yetenek Sınavı Başladı

İzmir Üniversitesi İç mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü'ne ilk kez özel yetenek sınavı ile alınacak öğrencilerin belirleneceği sınavlar dizisinin ilki yapıldı.

İzmir Üniversitesi İç mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü'ne ilk kez özel yetenek sınavı ile alınacak öğrencilerin belirleneceği sınavlar dizisinin ilki yapıldı.

Mimarlık Fakültesi'nin açılması ile fakülte sayısı 5'e, bölüm sayısı 20'ye yükselen İzmir Üniversitesi'nde, 6 öğrencinin yüzde 100 burslu, 54 öğrencinin de ücretli olarak alınacağı İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü'nün ilk özel yetenek sınavına başvuru yoğun oldu. 3 amfide düzenlenen sınava, 110'dan fazla üniversiteli adayı katıldı.

Başvuru için liseler, meslek liseleri, öğretmen liseleri ile güzel sanat liselerinin el sanatları, el sanatları teknolojisi, el sanatları ve çiçek, dekoratif el sanatları, grafik, grafik sanatlar, grafik tasarım, müzik, nakış, resim, uygulamalı resim, sanat, sanat (müzik) ,sanat (resim), seramik, seramik sanatı, spor tasarım ve teknolojisi alanlarından mezun olan adayların 2011 YGS puan türlerinden birinden en az 140 puan, diğer lise ve alanlardan mezun olan adayların ise 2011 YGS puan türlerinden herhangi birinden en az 180 puan almaları gerekiyor.


www. kadinaozgu.com

Her yaşta kırışıklarla savaşın!

Yaşlanmaya karşı önleminizi almak için ille de yüzünüzdeki çizgilerin belirgin hale gelmesini beklemeyin! Unutmayın, yaşlanmaya karşı mücadelede en etkin çözüm, erken alınan önlemlerdir...



20'ler
İleriki yaşlarda oluşabilecek kırışıklıklar için önlem almada güneş korumasının ne kadar önemli olduğunu hatırlatmamıza gerek yok. Güneş koruyucunuzun altına anti-oksidan zengini bir serum sürmek serbest radikallerin neden olacağı minik çizgileri önlemede daha etkili olacaktır. "Sabah önce serumu uygulayın ardından güneş koruyucunuzu sürün. Gece ise serumu sürdükten sonra üzerine nemlendiricinizi uygulayın," diyor New York'tan dermatolog Neal Schultz.

www. kadinaozgu.com 

Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”

Son yıllarda sık sık gündeme gelen ve özellikle Amerika’da son derece yaygın olan Estetik Vajen Cerrahisi – Vajinoplasti artık Türk kadınları tarafından da tercih ediliyor.
Sadece aktif sporcular, mankenler, sinema yıldızları ve toplum önünde olan ünlüler tarafından dünya da bir zamanlar tercih edilen Estetik Vajen Cerrahisi, bugün hem dünya da hem de Türkiye’de her kesimden kadın tarafından talep ediliyor.
Bahçeci Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz, Vajinoplasti ameliyatını tercih eden kadınların bu taleplerinin sadece sağlık ve tıbbi zorunluluklar nedeniyle değil farklı istekler doğrultusunda da gerçekleştiğini belirtiyor.
Kadınların, genital bölgelerinde “normal” görünümü sağlamanın bu sebeplerin başında olduğunu belirten Op. Dr. Bora Cengiz, cinsel ilişkiden alınan zevkin estetik vajen cerrahisi sonrasında arttığını söyleyen vakaların söz konusu olduğunu aynı zamanda cinsel ilişki sırasında zorluk yaşayan bazı hastalardan ise ameliyat sonrasında yaşadıkları farklı sorunların yok olduğu yönünde geri dönüşler aldıklarını söylüyor.
Vajinal doğum daha çok tercih ediliyor
Estetik Vajen Cerrahisi konusunda özellikle Türkiye’de normal doğum oranı ve sezaryen doğum arasında yüzde 50 seviyesinde bir denge olduğunu belirten Cengiz, Türkiye’de vajinal doğuma yönelim olduğunu söylüyor. Vajinal doğum yapan her kadının vajinoplasti uygulanacak bir potansiyele sahip olduğunun ayrıca altını çizen Op. Dr. Bora Cengiz, doğum sonrası gerektiği gibi onarılmayan bölgelerde oluşan hasarlar sonucunda sarkma ve gevşeklik, cinsel ilişki sırasında partnerin hissedilmemesi veya idrar, gaz ve büyük abdesti tutamama gibi problemlerin oluştuğu, bu tür problemleri olan kadınların sosyal hayattan geri kaldıklarını ve idrar ve gaz kaçırma korkusu nedeni ile cinsel ilişkiye giremediklerini konusunda bilgi sahibi olduklarını belirtiyor.
Benzer durumların seks dışında kadınlarda mayo ve bikini giymeyi aynı zamanda spor yapmayı da engellediğini açıklayan Op. Dr. Bora Cengiz, sağlıklı seksin her şeyden önce sağlıklı üreme organları ile gerçekleşebileceğinin altını çiziyor.
Estetik kaygılar, cinsel ilişkiden alınan zevk gibi unsurların yanı sıra, vajen girişinin her iki yanında bulunan iç dudakların asimetrik, büyük veya kalın olması nedeniyle cinsel ilişkide güçlükler yaşanmasına, ağrı hissedilmesine veya sürtünme sonucu travma oluşumuna neden olduğunu açıklayan Cengiz, yaklaşık bir saat süren ameliyatlar sonrasında, bu tip problemlerin ortadan kalktığını söylüyor.
Son 10 yıl içinde Vajinoplasti’nin aynı zamanda doğum yapmamış, ancak cinsel ilişki sırasında boşluk ve gaz pasajı şikayeti olan kadınlara da önerilmekte olduğunu ifade eden Bahçeci Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz seks ve vajen estetiği ile ilgili toplumda kulaktan dolma yanlış bilgilerin hakim olduğunu söylüyor.
Seks ve Vajen Estetiği
Yanlışlar ve Doğrular
Vücudun yapısını ve konturunu değiştirmek için yapılan kozmetik prosedürler yaşamın gerçeğidir. Bu prosedürler bireyin fiziksel görünümünü değiştirebilmesi için bir fırsattır. Bu tür işlemleri yaptırmanın en önemli sebepleri sıklıkla işlemi yaptıracak olanın kendisinde algıladığı bir “hata”, cinsel görünüm ve fonksiyonu değiştirme isteği, fiziksel bir problem veya rahatsızlığın giderilmesi, özgüveni arttırmak ve güzel görünmek olarak sıralanabilir.
Vajinal estetik ameliyatlar gereksiz ameliyatlardır!
Yanlış
Vajinal estetik ile vücudunuzun herhangi bir bölgesine uygulanan estetik ameliyatlar arasında bir fark yoktur. Genital bölge göz önünde olmadığı için bu bölgede estetik veya rekonstrüktif ameliyatlar yapılması gereksizdir düşüncesi doğru değildir. Genital bölge estetiği popülaritesi artan ve kozmetik ve estetik cerrahinin yeni bir dalıdır.
Vajinal estetik operasyonlar sadece lazer kullanılarak yapılabilir!
Yanlış
Lazer; bistüri, makas, elektrokoter gibi ameliyat sırasında dokuları kesmek amacı ile kullanılan cerrahi aletlerden birisidir. Operatör ameliyatı istediği aletlerle gerçekleştirebilir.
Vajinal estetik operasyonlar cinsel hazzı arttırır!
Doğru
Özellikle vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı olan kadınların %85 i bu ameliyatlar öncesi cinsel yaşamlarını “vasat”, “kalitesiz” ve “yetersiz” olarak tanımlarken, bu oran labiaplasti ve klitoral hood redüksiyonu yaptıran kadınlarda %50 dolayındadır. Vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı sonrasında hastaların %93’ü cinsel fonksiyonlar açısından “orta derecede” veya “belirgin” düzelme tarif ederken, bu oran labiaplasti, klitoral hood redüksiyonu yaptıranlarda %65’tir. Her ne kadar bu ameliyatların “partner” tatmini veya partnerin zorlaması ile istenmesi doğru değilse de, vajinoplasti-perineoplasti ameliyatı sonrasında partnerin seksüel memnuniyeti %83 olarak bildirilmiştir.
Vajinal estetik ameliyatlar partneri memnun etmek için yapılmaktadır!
Yanlış
Vajinal estetik ameliyat yaptırma nedenleri başında cinsel ilişki, spor veya kıyafetler yüzünden meydana gelen sürtünmeye bağlı rahatsızlık gelmektedir. İşlem yaptıran kadınların %75’inin şikayeti buyken, kadınların %70’i daha “iyi” gözükmek için estetik operasyonlara başvurmaktadır. Cinsel ilişkiyi “hissetmek” ve hazzı arttırmak için ameliyat olan kadınların oranı %56 iken görünümünden hoşlanmayan veya itici bulan kadınların oranı %50 dir.Amerika Birleşik Devletleri’nde ameliyat yaptıran kadınların sadece %6’sı “partnerin” isteği ile opere olmaktadır.
G noktası amplifikasyonu daha yoğun orgazm olmanızı sağlar!
Yanlış
G noktası seks biliminin kutsal kadehi olarak adlandırılabilir. Anatomik varlığı tartışmalı olan G noktasının yağ, hyaluranik asit veya kolajen gibi “filler” larla şişirilmesi (ögmentasyonu) ve bu tür ameliyatların cinsel hazzı arttırdığını söylemek Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Cemiyeti tarafından “hastayı aldatmak” olarak tanımlanmıştır. Cinsel görünüşünden mutsuz ve endişeleri olan, cinselliğine güvenmeyen bir kadının bu tür bir işlem sonrasında beklentilerinin karşılanmaması ve daha da travmatize olması muhtemeldir.
Vajinal estetik ameliyatlar tıbbi gerekliliği olan ameliyatlardır!
Doğru
Özellikle labiaplasti (küçük ve büyük dudakların estetiği) ile labial hipertrofi, asimetri ve büyük labialar yüzünde ortaya çıkan iritasyon ortadan kaldırılmaktadır. Doğum sonrasında uygun düzeltme yapılmayan yırtıklar veya ortaya çıkan sarkmaların giderilmesi ile doğum travmasının düzeltilmesi de tıbbi endikasyonu olan uygulamalardır.

www. kadinaozgu.com

Stres hamile kalma şansını azaltıyor…

Uzmanlar anne olmak istediği halde hamile kalamayan, yapılan tetkiklerde hiçbir fiziksel probleme rastlanmayan kadınlara, stresten uzaklaşmasını tavsiye ediyor…
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr Bülent Uran, zihinsel iyileşme tekniklerini kullanarak kısırlığa neden olan stresi azaltmayı ve hamile kalmayı kolaylaştırmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye’de her yüz çiftten 15’inde görülen sebebi belli olmayan kısırlık tedavisinden de stresten arınmak başarı şansını arttırıyor.
ERKEK ÇOCUK BEKLENTİSİ KISIRLIĞA YOL AÇIYOR…
Dr Bülent Uran “Üremeyle ilgili olarak bilinçaltında yerleşmiş çoğu engelin kaynakları üç aşağı beş yukarı bellidir. Yetersizlik duygusu, kendi bedenine karşı olumsuz bakış, mükemmeliyetçilik, bozuk aile ilişkileri, düşükler, erkek çocuk beklentisi, taciz gibi kadınlığın reddine neden olmuş travmatik olaylar üreme düzenini bozan bilinçaltı engeller duyguların birikmesine yol açar. Birikmiş duygu yükü azaltıldıkça kadın kendini yeniden iyi hissetmeye başlar. Bu yeniden doğuş, üreme eylemini tıkanıklıktan kurtarmaya ve normal beden işlevlerinin geri dönmesini sağlamaya yardım eder” şeklinde konuştu.
BAŞARI ORANI YÜKSEK
Dr. Uran, Amerika’da yapılan benzer programlara katılan ve kısır olduğu iddia edilen kadınlarda çocuk sahibi olma onanının yüzde 55 olduğunun altını çizdi. “Özellikle nedeni açıklanamayan infertilite tanısı almış kadınlar bu çalışmalar sonunda hamile kalabilmektedir. İlginç olan çoğu kadın başka bir tedaviye de gerek duymamaktadır. Bu oran en iyi tüp bebek merkezlerinde bile yüzde 24 civarındadır” dedi.
STRES VE ÜREME FONKSİYONLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ…
Hiçbir sebep yokken ortaya çıkan kısırlık, genelde stres kaynaklı olarak tanımlanıyor. Dr. Bülent Uran “Sürekli stres kandaki kortizol hormonunu yükselterek yumurtlama ve üreme işlevlerini düzenleyen GnRH isimli hormonun etkisini bozmaktadır. Bu olumsuzluğu aşmak için öncelikle stresi aşmak gerekir. Zihinsel düzeyde yapılan self-hipnoz, EFT, NLP, relaksasyon, meditasyon, nefes teknikleri ve olumlu imgeleme çalışmalarının sinir sistemi aracılığıyla beden fonksiyonlarını düzenleyen hormon ve nöro-transmitterleri etkilediği gösterilmiştir” şeklinde konuşurken “Fertilite güçlendirme programları strese neden olan duygusal yükü bedenden kaldırmayı ve beden enerjisini dengelemeyi hedeflemektedir. Ayrıca bilinçaltında hamile kalmayı engelleyen inançlar ortadan kaldırılması tek başına hamile kalmayı sağlayıcı bir etki yaratacaktır” dedi
BAŞ AĞRISI, UYKU BOZUKLUĞU, YORGUNLUK DA GİDİYOR…
Dr Bülen Uran, “Zihin beden bütünlüğünü hedefleyen grup çalışmalarının kadın sağlığına son derece olumlu etki yaptığını görüyoruz. Bu çalışmalarla kadınlar baş ağrısı, uyku bozukluğu, yorgunluk, karın ağrısı gibi stresin yol açtığı diğer rahatsızlıklardan da kurtuluyorlar” diye konuştu.
TÜP BEBEK TEDAVİ SÜRECİ BİLE BAŞLI BAŞINA BİR STRES KAYNAĞI
Tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olmaya çalışan anne babaların büyük bir stres altına girdiğini ifade eden Dr. Bülent Uran, “Tüp bebek tedavisindeki çiftlerin zihinsel iyileşme programlarına katılması, teknikleri öğrenerek sürekli uygulamaları zorlu ve hayal kırıklıklarıyla dolu bu süreci daha katlanabilir hale getirecektir. Yine bilimsel çalışmalar basit oto-hipnoz tekniklerini öğrenmiş kadınların tüp bebek uygulamaları sonucunda hamile kalma şansının iki kat arttığını göstermiştir” şeklinde konuştu.
ANNE ADAYLARINA TAVSİYELER…
Dr. Bülent Uran, hamile kalmaya çalışan kadınlara basit bazı tekniklerle kendilerini rahatlatmalarını önerirken “Anne adaylarına, gevşetici bir müzik eşliğinde bebek sahibi olduğunu sürekli hayal etmesini, basit gevşeme müziği eşliğinde her gün 10 -15 dak meditasyonla zihninin dinlendirerek, basit EFT tekniklerini, kendilerine göre bebek olmasını engelleyen hangi olası nedenler varsa o nedenler üzerine EFT yapmasını tavsiye ederim. Mesela anne, çocuk sahibi olmaktan, onu büyütmekten korkuyorsa, her ne kadar çocuk sahibi olmaktan korkan bir tarafım varsa da ben yinede çocuk sahibi olmayı seçiyorum cümlesini kendi kendine söyleyerek rahatlayabilir” diye konuştu.

www. kadinaozgu.com

Menopoz Döneminde Kadınlar Ne Gibi Değişiklikler Yaşar?

Menopoz dönemi, her kadının hayatının ortalama üçte birini kapsayan bir süreçtir. Menopoz yumurtalıklarda bulunan yumurta hücrelerinin yok olması ile beyinden salgılanmaya devam eden hormonlara yumurtalıkların yanıt vermemesi ile doğurganlık ve adet dönemlerinin sona ermesi halidir. Lakin durum yalnızca bundan ibaret değildir. Adet döneminin sona ermesi menopozun yalnızca görünen belirtisidir. Hâlbuki hormon seviyesindeki değişikliklerle birlikte bedendeki kemik erimesinden tutun da damar sertleşmesine kadar birçok değişiklikler meydana gelmektedir.
Menopoz Kaç Yaşında Olur?
Menopoz için belli bir yaş tayin etmek zordur. Zira her kadının menopoza girdiği yaşı farklıdır. Yumurtalık işlevlerinin azalmaya başlaması ile birlikte başlayan döneme perimenopoz denmektedir. Adetlerin kesildiği duruma menopoz, adet döneminin kesilmesinin başladığı dönemden 1 yıl sonraki hayatının sonuna kadar devam edecek olan döneme de postmenopoz denmektedir. Fakat genel olarak kullanılan şekli olan postmenopozal dönemini menopoz dönemi olarak inceleyeceğiz. Türkiye’de menopoz yaşı 46 iken Amerika’da 51 olarak tespit edilmiştir. Bunun yanında istisna olmakla birlikte 23 yaşında menopoza giren kadınlar olduğu gibi 55 yaşında olup da yeni menopoza giren kadınlarda görülmektedir.
 
Menopozun Belirtileri Nelerdir?
Menopozun ilk belirtisi adet döneminin sona ermesidir. Kişi menopoza gireceği zaman aşırı ateş basmaları, sık sık çok yoğun terleme, aşırı sinir, aşırı alınganlık, duygusallık, cinsel isteksizlik, idrar kaçırma, vajinada kuruluk.
Her Adetten Kesime Menopoz Mudur?
Hayır. Kesinlikle böyle bir yanılgıya vepaniğe düşmeyin. Adetten kesilme bazı zamanlar gebelik işaretidir. Bunun yanında aşırı spor ve egzersizler, aşırı kilo kaybı, kimi yumurtalık hastalıkları, rahim hastalıkları da adetten kesilme nedenlerindendir. Bunun yanında rahim ameliyatları olduktan sonra adet dönemi devamı görülmez. Bu durumda çoğunlukla menopozla karıştırılır. Rahim alınması durumda tabiî ki adet kanaması olmayacaktır. Düzenli bir şekilde adet dönemi yaşarken ameliyat ile rahmi alınan kadının, yumurtalıkları da alınmış ise zamanından önce menopoza girmiş anlamına gelir. Halbuki yumurtalıkları işlev görmeye devam edecektir. Lakin adet kanamasının olacağı organ yani rahim artık olmadığı için kadın artık adet göremeyecektir.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

http://www.kadinaozgu.com/


KADINA ÖZGÜ HERŞEYİN BULUNDUĞU BİR SİTEDİR.

SİTE KATEGORİLERİMİZ İSE

Şu şekilde sıralanmaktadır.Sizin için kullanımı kolay ve bol miktarda bilgi alabileceğiniz bir sitedir kadinaozgu.com

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Çocuğum Yemek Yemiyor

 
Hemen hemen hepimiz çocukluğumuzda “hiçbir şey yemediğimizden” şikâyet eden, bu yüzden, iştah açıcı, metabolizma yapılandırıcı, destekleyici ilaç, vitamin vs. reçeteleri yazdırmak için bizi doktora götüren anne babalara sahip olmuşuzdur ve çoğumuz da, bugün, forma girmek için diyet yapması gereken birer yetişkin olduk.
Maalesef neticede birçoklarımız arzu edilen kilonun çok üstüne çıktı. Böyle olmakla beraber hâlâ ebeveynler için “ufak tefek” kalma riski altındaydık. Bu “gıda paniği” ebeveynler için hep sabit bir endişe konusu olarak kalmayı sürdürdüğü gibi, refah içindeki toplumlarda, çocuğun beslenme ihtiyaçlarının bu yanlış algılanışı öyle şiddetli bir hal aldı ki, artık bu durumu düzeltmek şart oldu.
Her ne kadar doktor muayenesinde yetersiz beslendiği için düşük kilolu olan ya da boyu fazla uzamayan çocuklarla kronik hastalık ya da aşırı yoksulluk durumları haricinde, pek ender karşılaşılsa da hastanelerde en yaygın rastlanan şikâyet çocuğun yemek yemiyor” oluşudur. Demek ki; çoğunlukla, kendi enerji gereksinimlerine kıyasla yeterli, ancak anne babalarının uygun gördüğü miktarda ve istediği şeyleri yemeyen çocuklarla karşı karşıyayız.

Birde, belli dönemlerde gerçekten beslenme miktarlarını düşüren çocuklar vardır. Bu durum çeşitli sebeplerden ileri geliyor olabilir; süregelen bir rahatsızlık, hastalığın iyileşme dönemi, ailevi sorunlar, kardeşler arası kıskançlıklar, okulda sorunlar vs. Genellikle müdahale gerektirmeyen geçiş dönemleri söz konusudur ve bu yüzden çocuğun iştahını uyarıcı ilaçlarla açmaya çalışmak, hatta çocuğa metabolik destekleyiciler yüklemek anlamsızdır. Bu tarz durumlarda, iştahsızlığa yol açan sebeplerle ilgilenmek daha doğru (ve tabi daha verimli) olur. Yetişkinin değerlendirmelerini yaparken kendini yatıştırmasını sağlayabilecek bazı bilgiler ve kabuller vardır:

• Enerji yani protein, lipid ve sıvı alma ihtiyacı 1 yaşından itibaren yavaş yavaş azalır;
• Gerekli beslenme miktarı kişiden kişiye değişkenlik gösterebileceği gibi, çocukta da tamamen normal, dönemsel beslenme değişimleri gözlemlemek mümkündür.
• Çocuğun az yediği yargısına varabilmek için kesin bir takım tanımlar mevcut değildir. Gıda alımıyla ilgili verilerdense yetişkinin çocuğun gerçek ihtiyaçlarıyla ilgili izlenimi söz konusudur. Bunlar da genellikle ağırlık ve boydaki artışla pozitif ilişkili olan verilerle çatışma içindedirler.
Bir yaşına kadar fazla beslenmiş olan çocuk (nadir olmayan bir durumdur), bunun sonucu olarak iki yaşında daha az yeme eğilimi içine girer. Heyecanlı ve kaygılı geçiş dönemleri geçici olarak yemeği reddetme biçimine dönüşme eğilimindedir. Sütten kesme sürecinde bebekler üzerinde yapılan çalışmalar açıkça gösteriyor ki, çeşitli gıdalarla karşılaşan çocuk, birkaç gün içinde kendi damak zevkine göre, neticede yine de dengeli ve ihtiyaçlarına uygun bir beslenme biçimi seçiyor. Bu, bebeğin doğal olarak kendi metabolizmasını düzenleyebilme kapasitesine güvenmesinin önemini vurgulamak açısından bir diğer doğrulayıcı göstergedir.

29 Temmuz 2011 Cuma

Galatasaray 3-0 Liverpool, Highlights/Maç Özeti | 28.07.2011

 Galatasaray 3 Liverpool 0 maçın sonucu. Galatasaray 3 Liverpool 0 maçın golleri izle. Galatasaray 3 Liverpool 0 maçın özeti izle. Galatasaray 3 Liverpool 0 Baros'un volesini izle. Galatasaray 3 Liverpool 0 maçın görüntülerini izlemek için tıklayınız.

Galatasaray Fatih Terim yönetiminde TT Arena’da çıktığı ilk sınavdan zaferle ayrıldı. Galatasaray özel maçta karşı karşıya geldiği İngiletere’nin Liverpool takımını 3-0 mağlup etti.
Galatasaray Liverpool karşısında maça çok hızlı başladı. Galatasaray Liverpool maçında 7. Dakikada Milan Baroş’un ayağından kazandığı golle Liverpool karşısında 1-0 öne geçti. Liverpool karşısında etkili oyununu sürdüren Galatasaray yine Milan Baros’un 39. Dakikada attığı golle Liverpool karşısında skoru 2-0’a taşıdı. Galatasaray Liverpool maçının ilk yarısı Baros’un attığı iki golle Galatasaray’ını 2-0 üstünlüğü ile sona erdi.

Galatasaray Liverpool maçının ikinci yarısında Galatasaray yine etkili olan taraftı. Galatasaray Liverpool maçında Galatasaray 84. Dakikada yeni transferi Johan Elmander’in attığı golle karşılaşmada durumu 3-0’a getirdi. Galatasaray Liverpool maçı Elmander’in attığı bu golle 3-0 Galatasaray’ın 3-0 üstünlüğü ile sona erdi.
Galatasaray Liverpool maçı sonucu . Galatasaray: 3 Liverpool :0
-GALATASARAY: 3 - LIVERPOOL: 0
Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Hüseyin Göçek, Baki Tuncay Akın, Erdinç Sezertam
Galatasaray: Aykut, Ujfalusi, Gökhan Zan, Servet, Hakan, Melo, Kazım, Sabri, Selçuk, Arda, Baros
Liverpool: Doni, Flanagan, Martin Kelly, Kyrgiakos, Insua, Robinson, Poulsen, Shelvey, Degen, Joe Cole, Carroll
Goller: Dk. 8 ve 40 Baros, Dk. 85 Elmander (Galatasaray)

Yeni sezon hazırlıklarını sürdüren Galatasaray, Fatih Terim yönetiminde İstanbul'da ilk kez bu akşam taraftarının karşısına çıktı. Türk Telekom Arena Stadı'nda İngiliz devi Liverpool'u konuk eden sarı kırmızılı ekip sahadan 3-0 galip ayrılarak, taraftarına 'hazırım' mesajı verdi.

Galatasaray'a galibiyeti getiren golleri 8. ve 40. dakikalarda Milan Baros ile 85. dakikada Johan Elmander kaydetti.

Liverpool karşısında etkili bir futbol sergileyen Galatasaray, tecrübeli forvetleri Baros ve Elmander ile skora gitti.

Bu sezon öncesi yurt dışı kampında toplam 4 hazırlık maçı yapan Galatasaray, 1 galibiyet alırken, 2 kez berabere kalıp, 1 kez de yenilmişti. Sarı kırmızılılar İngiliz devi ile oynadığı hazırlık maçında rakibine şans tanımadı.

İNTER MAÇININ KADROSUNDAN 2 DEĞİŞİKLİK

Teknik direktör Fatih Terim, Liverpool karşısında sahaya sürdüğü ilk 11'de, İnter ile yapılan karşılaşmanın ilk 11'inden 2 değişikliğe gitti. Tecrübeli teknik adam, İnter maçında sahaya ilk 11'de çıkan oyunculardan Ayhan ve Elmander'i Liverpool karşısında yedek oturturken, Melo ile Baros'u ise sahaya sürdü.

Ayrıca, yeni transferlerden Berizalyalı Feipe Melo da Galatasaray formasıyla ilk maçına Liverpool karşısında çıkmış oldu. Öte yandan, maç öncesi basın mensuplarına dağıtılan kadro listesinde Galatasaray'ın yedekte olan bir çok oyuncusunun ilk 11'de, ilk 11'de olan bir çok oyuncunun ise yedekte olarak gösterilmesi dikkat çekti. Hatalı kadro listesi, basın mensuplarının tepkisine neden oldu.

İLK YARIDA MİLAN BAROS FIRTINASI

Karşılaşmaya Liverpool başlarken henüz ilk dakikada Baros kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonu değerlendiremedi. 8. dakikada sağdan Ujfalusi'nin ortasında, ceza sahasında penaltı noktasında müsait durumda bulunan Baros'un gelişine yaptığı şık vuruşta meşin yuvarlak ağlarla buluştu: 1-0

Galatasaray oyunun kontrolünü elinde tutarken, girdiği pozisyonlardan sonuç alamadı. Liverpool ise 35. dakikada tehlikeli bir pozisyon kaçırdı. Shelvey sol kanattan serbest vuruşu kullandı. Ceza sahasına ortasında Andy Carrol topu indirdi. Kale önünde Kelly'in vuruşunda top yandan auta çıktı.

Dakikalar 40'ı gösterdiğinde Milan Baros ikinci kez sahneye çıktı. Sağdan Selçuk'un kullandığı korner atışında ceza sahasında savunmadan seken topu Baros, arka direkte kafa ile filelere gönderdi: 2-0

TERİM'DEN DEĞİŞİKLİKLER...

Galatasaray'da Fatih Terim, 46. dakikada kaleci Aykut Erçetin'in yerine Ufuk Ceylan'ı, 65. dakikada ise Kazım Kazım'ın yerine Elmander'i, Hakan Balta'nın yerine de Çağlar Birinci'yi oyuna aldı. 70. dakikada Felipe Melo, Ayhan ile 74. dakikada Baros da Stancu ile değişti.

İKİNCİ DEVRE TEMPO DÜŞTÜ

İkinci 45 dakikada sarı kırmızılılar skoru koruyan bir yapıda futbol sergilerken, Liverpool'un hücum hattında etkisiz kalması; orta alanda oyunun sıkışmasına neden oldu. Sık oyuncu değişiklikleri de temponun düşmesine neden olurken, iki takım da girdiği pozisyonlardan sonuç alamadı.

ELMANDER'DEN ŞAHANE BİR GOL

74. dakikada Milan Baros'un yerine oyuna dahil olan Johan Elmander, taraftarının önüne çıktığı ilk maçta güzel bir gol attı. 85. dakikada Çağlar Birinci sağ kanattan ceza sahası dışına ortasını açtı. Johan Elmander topa yere inmeden gelişine sert vurdu ve meşin yuvarlak köşeye gitti: 3-0

6. MAÇI G.SARAY KAZANDI

Galatasaray, özel maçta konuk ettiği Liverpool ekibiyle tarihindeki 6. müsabakasını oynadı. Daha önce 5 kez karşı karşıya gelen iki takım, ilk olarak 2001-02 sezonu Şampiyonlar Ligi grup maçında Anfield Road'da kozlarını paylaşırken, bu müsabaka 0-0 eşitlikle sonuçlandı. Bu maçın rövanşında ise iki takım Ali Sami Yen Stadı'nda da yenişemeyerek 1-1'lik skorla 90 dakikayı tamamladı.

Sarı-kırmızılı ekip, 2003 yılında gerçekleştirilen Amsterdam Turnuvası'ndaki özel maçta Liverpool'u 2-1 yenerken, 2006-2007 Şampiyonlar Ligi gruplarında bir kez daha eşleştiği rakibine deplasmanda 3-2 yenilip, Atatürk Olimpiyat Stadı'ndaki ikinci maçı ise bu kez aynı skorla kazanmayı bildi. Türk Telekom Arena'daki müsabakada ise sarı kırmızılı ekip İngiliz devini 2-0 ile geçmesini bildi.

MAÇTAN DAKİKALAR (İLK YARI)

1. dakikada Sabri'nin ara pasıyla soldan ceza sahasına giren Baros'un vuruşunda top yandan auta gitti.
8. dakikada Galatasaray 1-0 öne geçti. Sağdan Ujfalusi'nin ortasında, ceza sahasında penaltı noktasında müsait durumda bulunan Baros'un gelişine yaptığı şık vuruşta meşin yuvarlak ağlarla buluştu: 1-0.
24. dakikada Robinson'un uzun pasında ceza sahasında Gökhan Zan'ın müdahalede geç kaldığı pozisyonda top Carroll'a geldi. Bu futbolcunun kontrol edemediği meşin yuvarlak auta çıktı.
34. dakikada Kazım'ın sağdan ortasında, uzak kale direği dibinde Baros'un kafa vuruşunda top kaleciden döndü. Pozisyonun devamında Melo'nun ceza sahası sol çaprazdan sert vuruşunda meşin savunmaya çarparak, kornere gitti.
39. dakikada Selçuk'un pasında, Baros'un ceza sahasında önüne almaya çalıştığı topa geriden gelen Ujfulusi sert vururken, meşin yuvarlak kaleci Doni'nin müdahalesiyle kornere çıktı.
40. dakikada Galatasaray farkı 2'e çıkardı. Sağdan Selçuk'un kullandığı korner atışında ceza sahasında savunmadan seken topu Baros, arka direkte kafa ile filelere gönderdi: 2-0.

MAÇTAN DAKİKALAR (İKİNCİ YARI)

59. dakikada Kuyt'un sağdan yaptığı ortada, ceza sahasında Carroll'un kafa vuruşunda top üstten auta gitti.
64. dakikada sağdan çalımlarla ceza sahasına giren Kuyt'un pasında kale önünde Aquilani'nin vuruşunda, meşin yuvarlak kaleci Ufuk'tan döndü.
74. dakikada Sabri'nin ceza yayı önünden sert şutunda, top üstten auta çıktı.
81. dakikada Kuyt'un sağdan ortasında, ceza sahasında arka direkte Carroll'un kafa vuruşunda meşin yuvarlak kaleci Ufuk'ta kaldı.
85. dakikada Galatasaray farkı 3'e taşıdı. Liverpool'un savunmasının kaptırdığı topu sol tarafta kontrol eden Ayhan'ın pasında, ceza sahasında Elmander gelişine yaptığı güzel vuruşla topu ağlara gönderdi: 3-0.
87. dakikada Sabri'nin soldan yaptığı ortada kale önünde iyi yükselen Gökhan Zan'ın savunma arasında yaptığı kafa vuruşunda top kaleciden döndü.
Kalan sürede önemli pozisyon olmadı ve Galatasaray bu sezon seyircisinin önünde çıktığı ilk karşılaşmadan 3-0 galip ayrıldı.

Galatasaray, hazırlık maçında Türk Telekom Arena'da İngiliz devi Liverpool'u 3-0 yendi. Teknik direktör Fatih Terim, "Galatasaray'ın bana ihtiyacı olduğu bir ortamda ben buradayım. Bazı sıkıntılar olacaktır, bize yakışan kendi sorunlarımızı kendi içimizde halletmektir" dedi.
Sarı-kırmızılı takımın Liverpool'u 3-0 mağlup ettiği hazırlık maçının ardından düzenlenen basın toplantısına katılan tecrübeli teknik adam, taraftarlarının Türk Telekom Arena'yı Ali Sami Yen Stadı gibi yaptığını belirterek, "Ali Sami Yen'i unutmak mümkün değil. Türk Telekom Arena'da benim birinci maçım oldu. Arena'da bizi karşılayanlara destek olan herkese teşekkür ediyorum. Burada Aslantepe'de Ali Sami Yen'de elde ettiğimiz başarıları yakalayacağız" diye konuştu.
Bir gazetecinin medyada yer alan "Fatih Terim istifa ediyor" şeklinde çıkan haberleri hatırlatması üzerine deneyimli teknik adam, oldukça sert sözler söyledi: "Florya'da tüm Galatasaraylıların gurur duyacağı bir takım oluşturmaya çalışıyoruz. Bu yol uzun ve sıkıntılı olacağını hep söyledik. Bizim ortak paydamız Galatasaray'dır. Galatasaraylılığın gerektirdiği Galatasaraylı terbiyesi içinde davranmak zorundayız. Sorunları da kendi içimizde halletmemiz gerekiyor. Benim hayatta en son isteyeceğim şey
Galatasaray'a zarar vermektir. Galatasaray'ın bana ihtiyacı olduğu için ben buradayım. Zaten olağanüstü bir yönetim oluştu göreve geldim. Tabi ki sıkıntılar olacaktır. Ancak bunu kendi içimizde bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Benim yerim bellidir sorunu olan gelsin çözelim. Yönetim kurulu toplantısında sanki gazeteciler var gibi bir durum ortaya çıktı. Sorunlar hemen medyada yer aldı. Ancak bu sorunları paylaşırken doğru olmalı ve abartılı olmaması gerekiyor. Benim yetki alanım çok açıktır. Ben bu takımın
idari, sportif, teknik direktörüyüm. Ben olaylara teknik olarak müdahale ederim. Bazıları doğru söylemiyor. Transfer için başkanın haberi yok mu tabi ki var. Bir transfer yapmak için insanlar geberiyor. Bu futbolu alınıyor bir de hakaret görüyor. Her yönetici benimle diyalog kurabilir. Ama herkeste haddini bilecektir. Herkes kendi sorumluluk alanı içinde çalışacaktır" açıklamasında bulundu.
Bir başka gazetecinin şike iddiaları nedeniyle ligin ertelenmesinin takımı nasıl etkileyeceğini sorması üzerine Fatih Terim, "Tabi ki bu durum üzerine yeni bir pozisyon almamız gerekecek. Milli maçlar nedeniyle oyuncular erkenden kampa alınacak. 1 hafta izin vereceğiz. 5 Ağustos'ta takım tekrar çalışmalara başlayacak. Türk futbolu olağanüstü hallerden geçiyor. Olağanüstü hallerde yardımcı olmak gerekiyor" diye cevap verdi.
Sarı-kırmızılı ekibin kadrosuna kattığı ve maliyeti nedeniyle yönetim içinde de eleştirilere neden olan Melo'nun performansı için Terim, şunları söyledi: "İyi oyuncu olduğunu düşünüyorum. 4 senede 130 yakın maç oynadı. Geçen yıl Juventus'un en kötüsüydü ama transfer rekorları kıran bir oyuncu. İlle de yapılan her transfer tutacak diye bir kural yoktur. Kendisi iyi bir oyuncudur. Melo'nun iyi işler yapacağını düşünüyorum."
Öte yandan Melo'ya verilen ücret konusundaki eleştirilerin transfer politikalarına etkileyip etkilemeyeceği yönündeki bir başka soruya Fatih Terim, "Ben Galatasaray'a geldiğim gibi bir tane oyuncu istemiyorum desem hiçbir Galatasaraylı bana kızmazdı. Bazılarını denemek istediğimi söyledim. Tabi ki takımın eksikleri var. Yerli ve yabancı oyuncular almalıyız. Ben fikrimi söylemeye devam edeceğim. Sıkıntılı günler olacak kaliteli kadroya ihtiyacımız var. Transferdeki tüm gelişmeleri sizinle paylaşıyorum"
şeklinde cevap verdi.
Liverpool Teknik Direktörü Kenny Dalglish, sadece kendi takımının durumu ile ilgilendiğini söyledi. Dalglish, bir gazetecinin "Arda Turan'ın performansını nasıl buluyorsunuz" sorusuna "Kim" diye sordu. Gazetecilerin "10 numara" demesi üzerine "Ben sadece kendi takımımla ilgileniyorum" diye cevap verdi.


vampir günlükleri

Ailelerini dört ay önce bir trafik kazasında kaybetmiş olan 17 yaşındaki Elena ve 15 yaşındaki kardeşi Jeremy, yaşadıkları acı sonrası hayatlarına devam etmeye çalışmaktadırlar. Elena çevresinde her zaman güzelliği ve başarılı bir öğrenci olmasıyla ön planda olmuştur. Yaşadığı acıyı dış dünyadan saklama çabasındadır. İki vampir kardeşten Stefan ve Damon'ın kasabaya gelmesiyle, Elena'yla Stefan hemen birbirlerine karşı ilgi duymaya başlarlar.
Dizi bu hikâyeden yola çıkarak, ufak bir kasabadaki iki vampir kardeşin Elena isimli genç kıza karşı duydukları tutku yüzünden birbirleriyle mücadele içerisinde olmalarını konu alıyor. Vampirlerden daha iyi huylu olarak tanımlayabileceğimizin adı Stefan, daha sert ve karanlık görünümlü olan ve insan kanı içme konusunda herhangi bir vicdan azabı duymayansa Damon. Bu iki vampirin birbirleriyle mücadelesi sırasında yalnızca Elena değil, genç kızın ailesi ve kasabanın diğer sakinleri de tehlike altında olacak.

The Vampire Diaries (Vampir Günlükleri) romanları LJ Smith tarafından yazılmış ve New York Times en çok satanlar listesine girmiş bir korku serisidir. Kitapta küçük bir kasabada yaşayan Elena Gilbert isimli bir kızın iki vampir erkek kardeş arasındaki, iyiye ve kötüye şahit olmasını anlatmaktadır.
Ayrıca The Vampire Diaries (Vampir Günlükleri) kitabı Amerikan The CW televizyon kanalında 10 Eylül 2009 dan itibaren dizi olarak yayınlanmaya başlanmıştır. Yapımcılar, tüm dünyayı etkisi altına alan “vampir modası”ndan yararlanmaya devam edecek gibi görünüyor. Son dönemlerde biri beyaz perdeye(Twilight), diğeri televizyona(True Blood) uyarlanan vampir romanlarına bir yenisi daha ekleniyor: The Vampire Diaries.
Serinin yazarı L.J. Smith. Yazar 80’li yıllardan itibaren -1998 ile 2008 yılları arasında kişisel sebeplerden dolayı yazmaya ara vermiş- çocuklarla gençlere yönelik yazdığı romanlarla tanınıyor. Yazdığı romanları ise korku ve fantezi/bilimkurgu romanlarının yanı sıra romantik romanlar.


Johnson’s Baby & Gürmar Sevgi Korusu’nda 1000 fidan yeşerecek !

Johnson’s Baby ve Gürmar Mağazaları, Ege Orman Vakfı ile işbirliği yaparak, İzmir Seferihisar Kavakdere köyü mevkiinde bulunan ağaçlandırma sahasına 1000 fidan bağışında bulundu.
Geçtiğimiz yıl da Ege Orman Vakfı ile birlikte bin fidanlık koru oluşturan Johnson’s Baby ve Gürmar Mağazaları doğaya katkısını geleneksel hale getirdi.
Ağaçlandırma kampanyası ile ilgili Ege Orman Vakfı Genel Müdürü Metin Gençol, Johnson & Johnson Ege Bölge Sorumlusu Barlas Arslaner, Gürmar Kurumsal İletişim Yönetmeni İsmail Tepedelenler, Gürmar Satın Alma Uzmanı Selma Şenulaş ve Johnson & Johnson Ege Bölgesi Satış Temsilcisi Güngör Akan protokol imzaladılar.
Protokolün imzalanması ile başlayan kampanya çerçevesinde Gürmar mağazalarından belli bir limitin üzerinde Johnson’s Baby ürün alışverişi yapan bin kişiye Ege Orman Vakfı’nın sertifikaları ile birer fidan hediye edilecek.
Bin fidan İzmir Seferihisar-Kavakdere köyü mevkiinde “Johnson’s Baby & Gürmar Sevgi Korusu”nda tesis edilecek.






   


KAYNAK : www.kadinaozgu.com

27 Temmuz 2011 Çarşamba

http://www.kadinaozgu.com/


KADINA ÖZGÜ HERŞEYİN BULUNDUĞU BİR SİTEDİR.

SİTE KATEGORİLERİMİZ İSE

Şu şekilde sıralanmaktadır.Sizin için kullanımı kolay ve bol miktarda bilgi alabileceğiniz bir sitedir kadinaozgu.com

Kilo Kontrolünde Hangi Besinler Yasaklı, Hangileri Masum…

Yemek ve içmek insan hayatının vazgeçilmezleridir. Her ne kadar yemek ve içmek yaşam için gerekli ise de insanoğlu çoğu zaman bunu bir zevk haline getirir. İhtiyaç için yemektense zevk için yemeye başlar. Durum böyle olunca da kilo almak kaçınılmaz olur. Sonrasında ise ne yesek de zayıflasak ya da hangi yiyecekler günah keçisi diye düşünmeye başlar. Obezite ve metabolizma hastalıkları uzmanı Dr.Ayça Kaya, kilo vermeye çalışırken , diyete zarar verebilecek yasaklı yiyeceklere ve daha uzun süre tok tutan masum besinlere dikkat çekiyor.
Eğer kilo probleminiz varsa, yediğiniz yiyeceklerin niteliğine dikkat ederseniz bu konuda daha kolay yol alırsınız.
• Glisemik indeksi yüksek olan yiyeceklerin farkında olun. Glisemik indeks, besinin içindeki şekerin yüksekliğini ve hızlı kana karışmasını ifade eder. Bu türdeki besinleri seçtiğinizde kan şekeriniz hızlı yükselir ve hızlı düşer. Bu durumda daha çabuk acıkırsınız ve daha çok yersiniz. Mesela bu açıdan baktığımızda pirinç yasaklıdır, bulgur masumdur; beyaz ekmek yasaklıdır, esmer ekmek masumdur; muz yasaklıdır, kivi masumdur; karpuz yasaklıdır, kiraz masumdur; üzüm yasaklıdır, erik masumdur; beyaz makarna yasaklıdır, kepekli makarna masumdur; mısır-patates yasaklıdır, kurubaklagiller masumdur.
• Yağlara karşı dikkatli olun. Dünya üzerindeki en yüksek kalorili yiyecek yağlardır. Yağlar üzerine konuldukları yiyeceklerin kalorisini çok yükseltirler. Gizli yağı yüksek yiyecekler çevremizi sarmış bir deniz şeklinde ve çoğumuz farkında olmadan bu yiyeceklerden çok tüketiyoruz. Bu açıdan baktığımızda pastane simidi yasaklıdır, sokak simidi masumdur; kıymadan yapılan kebaplar adana-urfa-köfte-döner yasaklıdır, pirzola-bonfile-biftek-çöp şiş-kuşbaşı masumdur; cipsler yasaklıdır, leblebi masumdur, hazır dondurmalar yasaklıdır, pastane dondurması masumdur; kremalı çorbalar yasaklıdır, sade çorbalar masumdur; şerbetli tatlılar yasaklıdır, sütlü tatlılar masumdur.
• Tuzlu yiyecekleri daha az tüketmeye çalışın. Günümüzde bir insan günlük tuz ihtiyacının yaklaşık 4 katını tüketiyor. Fazla tuz tansiyon yüksekliği, kemik erimesi ve vücutta su tutarak ödeme neden oluyor. Turşular-salamuralar yasaklıdır, taze sebze meyve masumdur; cipsler-krakerler yasaklıdır, patlamış tuzsuz mısır masumdur; salam-sosis-sucuk gibi şarküteriler yasaklıdır, füme etler göreceli olarak daha masumdur.
• Protein ve kalsiyum oranı yüksek olan yiyecekler ise kilo kontrolünde tam manası ile bir mucizedir. Süt, yoğurt, ayran, kefir yıldız olması gereken yiyeceklerdir. Özellikle yaz aylarında cacık, yoğurtlu semiz otu, yoğurtlu közlenmiş sebzeler, taze meyve ile yapılan katkısız yoğurtlar ve sütlü kahve açlığa cevap vermede öncelikli seçilmesi gereken yiyeceklerdir.

www.kadinaozgu.com

Emriyonuzun Gelişimini Saniye Saniye İzlemek İster Misiniz?

Yanlış okumadınız… Dünyada uygulanan tüp bebek tedavileri ve yöntemlerine yepyeni bir boyut kazandıran, yeni bir çağın başlangıcı olarak da tanımlanan EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ile cd’ye kaydedilen embriyonuzun görüntülerini evinizdeki bilgisayardan saniye saniye izlemek artık mümkün. Dahası da var. Bu sistemle infertilite tedavisinde gebelik şansınız da artabilir.
——————————————
Tüp bebek tedavisi sürecinde, embriyo seçimini iyileştirmek ve embriyo değerlendirme programlarını geliştirmek amacıyla kullanılan EmbryoScope™ adı verilen Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, tedavideki tüm aşamaların düzenli olarak gözlemlenmesine olanak sağlıyor. Böylece uygun teknolojisi ile sağlıklı olan embriyoları seçme şansı sağlarken aynı zamanda kısıtlı embriyo sayılarında da başarı elde edebilme oranı artıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun Dinamik Embriyo İzleme Sistem’nin özellikle ileri yaşlarda yumurta sayısı az olan veya sperm problemi olan aileler için gebelik şansını artırmada bir umut olabileceğini söyledi.
Siz Uyurken Embriyolarınız Ne Yapıyor?
Op. Dr. Süleyman Tosun, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi’nin özellikle infertilite tedavisinde hasta embriyolarının anında ve sürekli olarak tüm süreçlerin hiçbir aşaması kaçırılmadan, istenilen anda değerlendirilmesine imkanı sağladığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
‘’ Dinamik Embriyo İzleme Sistemi sayesinde gözlem olanağı ile elde edilen görüntüler yeniden oynatılabiliyor, hızlandırılmış şekilde izlenebiliyor ya da canlı görüntü kullanılarak embriyo kalitesinin değerlendirilmesi yapılabiliyor. Oysaki günümüzde kullanılan sistemlerde embriyo sadece belirlenen günlerde ve toplam 5 dakika süreyle cihazdan çıkartılarak kontrol ediliyor, kimi zaman da embriyolar bundan olumsuz etkilenebiliyor. Son derece dinamik bir sürece sahip olan embriyo gelişim süreçlerini de tam anlamıyla izlemek ne yazık ki mümkün değildir. Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ise bize 144 saat x 60 dakika boyunca kesintisiz gözlem imkanı sağlıyor. Bu sistemle güvenli ve kontrollü bir kültür ortamı sağlanırken tek seferde 72 adet embriyo sürekli gözlem altında tutulabilmektedir. Yapılan gözlemler 4 boyutlu belgelendirme teknikleri sayesinde uzmanlara istenilen süreç ve zamanlamayı değerlendirme imkanı sağlayarak, gelecekte yapılacak embriyo puanlamaları için benzersiz yeni parametreler geliştirme imkanı vermektedir.’’
Canlı Yayın: Dinamik Embriyo İzleme Sistemi
Sperm ile yumurta birleştirdikten sonra oluşan embriyolar uzun süre dışarıda tutulamayacağı için inkübatürlere koyup belli aralıklarla gelişimleri takip edilir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun, günümüzde uygulanan yöntemler hakkında şu bilgileri verdi: ‘’Spermle yumurta birleştikten ancak 24 saat sonra döllenip döllenmediğine, döllendikten sonra ise birinci, ikinci gün bu embriyonun bölünmelerine bakabiliriz. Yani çok uzun aralıklarla embriyoyu takip edebiliyoruz. Transfer safhasına gelinceye kadar bir embriyoya ortalama dört-beş günde iki-üç kere bakmış oluyoruz. Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi ise ‘bir canlı yayın gibi’, spermle yumurta birleştirdikten sonra bütün evrelerini kaydedebiliyoruz, embriyonun gelişmesini canlı olarak saniye saniye görüyoruz, hücrelerinin bölünmesini, bölünme hızlarını takip ediyoruz. Normalde ikinci günde dört hücreli bir embriyo olabilir ama bu ne zaman dört hücreli olmuş bunu ancak bu sistemle görebiliyoruz. Bunların hepsinin kendine göre belirli saatleri var. İşte bu sistemle saatleri olarak yakalıyoruz ve embriyonun gelişimini canlı canlı takip ediyoruz.’’
Anne-Baba Olma Şansını Artırıyor Mu?
Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi’nin öncelikle doktorun sonra da ailenin işini kolaylaştırdığını belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun gebelik şansının artabileceğini söyledi. Tosun, ‘’ Çünkü embriyoyu sürekli takip edip, gelişmesini sağlıklı bölünmeyi daha iyi görüyoruz, kaç saate bu embriyo bu hücre sayısına ulaşmış buna göre seçip embriyoyu verdiğimizde tabii ki gebelik şansı da artırıyor.
Sistem bize sürekli embriyoyu takip edip, en daha sağlıklı embriyoları yakalama imkanı sağlıyor. Ayrıca embriyonun kalitesini sürekli takiple daha iyi algılayabiliyoruz. Embriyonun sadece belli hücre sayısına ulaşması yetmiyor o hücre sayısına ulaşırken kaç saate ulaşıyor, o hücreler birbirine dengeli mi bölünüyor. İşte tüm bu soruların cevabını Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi ile buluyoruz. Bu da doğrudan gebelik şansını artırmamızı sağlıyor.’’ dedi.
Embriyonuzun Gelişimini Evinizden İzleyebileceksiniz
Gelişen teknoloji ve Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi sayesinde bebeğinizin ilk hali olan embriyonuzu evinizdeki bilgisayardan saniye saniye izlemeniz mümkün. Op. Dr. Süleyman Tosun sistemdeki görüntüleri cd’ye kaydedip ailelere verdiklerini belirterek,’’ Gebe kaldığınızı düşünün. Bebeğinizin ilk hali sperm ve yumurtanın birleşmesiyle oluşan embriyodan doğana kadar bütün evrelerini kendi arşivlerine koyabilirsiniz. Şimdi artık gebelikten itibaren değil gebelikten öncesini görme şansımız var. Yakın bir gelecekte sistem kurulduğu takdirde anne baba adayları evinde koltuğunda oturup bizimle birlikte embriyolarının gelişimini canlı canlı seyredebilecek. Biz bu yöntemi öncelikle özellikle çok denemesi olmuş, güzel embriyo verdiği düşünüldüğü halde gebelik elde edilemeyen, ileri yaşlarda yumurta sayısı az olan ve de sperm problemi olan kişilere öneriyoruz. Burada kritik nokta; çok denemesi olmuş kişilerde embriyo gelişimini takip edebilmek. Özellikle embriyoya geçişlerde spermin etkisi hakkında çok fazla bilgimiz olmuyor. Özellikle üçüncü günden sonra embriyoların büyümesi sisteme bağlı. Dinamik Embriyo İzlenim Sistemi bize yeni bilgiler veriyor. Embriyolarını kalitesi gördüğümüz hastanın belki de embriyoları kaliteli değil belki de tam tersi. Sözün özü bu sistem bebek sahibi olmak isteyen ailelere günümüz teknolojisinin bir hediyesi’’ şeklinde sözlerini tamamladı.

www.kadinaozgu.com

Hamileye huzur gerek…

Tüm doktorlar, anne adaylarına stresten uzak dur diyor. Ancak bunu yapmak zannedildiği kadar kolay değil. Kendisi ve çocuğu için endişelenen, doğumdan korkan, bebeğine bakamayacağını düşünerek endişelenen anne adayları huzur arıyor…
Hamileliğin sizi değiştirmesine izin verin…
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr Bülent Uran “Aslında hamilelik, kadının yaşam tarzını değiştirebilmesi için bir fırsattır. Ancak çok az kadın bunu değerlendirebilir. Örneğin, ilginç bir şekilde bazı kadınlar hamilelik sırasında sigara içmeyi bırakıyor ama bebeğin emzirmesi bittiğinde yeniden sigara içmeye başlıyor. Bunu kalıcı hale getirmiyor. Halbuki hamilelik yeni ve doğru alışkanlıklar kazanmak ve huzur bulmak için iyi bir dönemdir ” dedi.
Hamileye gösterilen ilgi huzur için yeterli mi?
Dr. Bülent Uran İlginin her zaman huzur getirmediğini söylerken, “ Biz doktorlar hamilelik dönemindeki değişikliklerin normal olduğunu söyler, hastayı rahatlatmaya çalışırız, ancak rahatlatıcı bilgiye sahip olmakla gerçekten rahat hissetmek ve huzurlu bir hamilelik geçirmek kesinlikle ve kesinlikle aynı şey değildir.” diyerek hamilelik döneminde kendiliğinden artan kaygıya dikkat çekti: “Hamileliğin yarattığı birçok olumsuz psikolojik faktör vardır. Kadın çalışıyorsa işe gelip gitmek zorlaşmıştır. Doğumdan sonra işinde geri kalma riski vardır. Maddi sorunlar olabilir. Bebeğin ihtiyaçlarını yeteri kadar karşılayamayacağını düşünerek kaygılanır. Doğumdan sonra tekrar işe başlayacaksa bebeğini yalnız bırakacağı için daha hamileliğinde peşin peşin suçluluk hissetmeye başlar. Doğumunda hayati bir tehlike yaşama kaygısı doğum sağlıklı sonuçlanana kadar zaten hiç ortadan kalkmaz. Stres ve huzursuzluk arttıkça fiziksel sorunlar da artmaya başlar. Hamilelikteki stresin hamilelikte gözlemlenen birçok fiziksel sorunun nedeni olduğu bilinmektedir. Erken doğum, gebelik tansiyonu ve gebelik şekerinin ortaya çıkmasında stresin önemli bir katkısı vardır
Kronik Stres bebekte gelişme geriliğine yol açıyor…
Stres, bedende birikmiş ve değişik olaylar karşısında titreşen bir enerji hissinden başka bir şey değildir” diyen Dr. Bülent Uran “Sinir sistemindeki bu kayıtlı devreleri ortadan kaldırmadan stresten kurtulmanın mümkün olmadığını bilmemiz gerekiyor. Sürekli stres hali olarak ifade edilen kronik stres hem anne adayı hem de bebek için çok zararlı. Kronik stres halinde salgılanan adrenalin bebeğin kanlanması azaltır. Bu durumda bebekte gelişim geriliği başlar. Bağışıklık sisteminin zayıflaması anneyi hastalıklara açık hale getirir. Hamilelikte zaten bağışıklık sistemi, özellikle hamileliğin ilk aylarında zayıflamıştır. Bu zayıflığa kronik stresin yarattığı bağışıklık azalması da eklenince hem annenin hem de bebeğin sağlığı tehlike altında kalır. Yine hamileliğin ilerleyen aylarında ortaya çıkan gebelik yüksek tansiyonunda da, kronik stres etkilidir” şeklinde konuşarak anne adaylarına rahatlamayı tavsiye etti.
Stresten uzak dur! Peki ama nasıl?
Dr. Uran herkesin anne adayına, stresten uzak durmasını tembihlediğini ancak bunun çok da kolay olmadığını söyledi “Elbette anne adayı da rahatlamak istiyor, ama bunu başaramıyor. İşte bu noktada oto hipnoz ve EFT teknikleriyle harmanlanmış eğitimler devreye gidiyor. Örneğin 6-7 aylık hamile bir hastam vardı. Babası kalp krizi geçirerek aniden vefat etmişti. Hemen akabinde çok şiddetli erken doğum sancıları başladı. İlaçlar sancılarını çok fazla kesmemişti. Bir akşam acilen yanıma gelen bu hastama o anda hipnoz uyguladım. Gevşettim ve ağrılarının geçeceği telkinlerini verdim. Kendisine de basit bir oto hipnoz tekniği öğreterek bunu sık sık yapmasını önerdim. Daha hipnoz seansı sırasında kasılmaları ortadan kalkmıştı”.
Anne karnındaki bebek annenin duygularından etkilenir…
Dr. Bülent Uran, “Anne karnı bebek için sadece fiziksel tehlikeleri içermekle kalmaz. Aynı zamanda annedeki olumsuz duyguların bir enerji dalgası şeklinde bebeğe de akmasına neden olur. Birçok olumsuz ve iyileşmeyen hastalıkta anne karnında alınan olumsuz duyguların rol oynadığı bilinmektedir. Anne karnındayken biriken bu olumsuz duygular doğumdan sonra da beslenmeye devam ederse ilerleyen yıllarda yaşama olumsuz bakan bir şahsın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sadece olumsuz bakan değil kolay hasta olan bir yapıda ortaya çıkmaktadır.” şeklinde konuştu.
Düşünerek stresten kurtulamazsınız…
Bedende birikmiş duygular varken ve bunlar titreşirken sadece düşünerek ve stres yarattığı düşünülen olaylardan uzak durularak stresin bedendeki etkisi yok edilemez. Stresin bu etkisini yok etmek için sabırlı, ciddi ve ne yaptığını bilerek yapılan duygu bazlı çalışmalara gerek vardır diyen Dr. Bülent Uran uyguladıkları programın detaylarını şöyle açıklıyor: “8 bölümden oluşmuş bu programda 3. ayını doldurmuş hamilelerle çalışıyoruz. 4 ay süren çalışmalarla anne adaylarına hamilelik döneminde titreşen her türlü kaygıyla ve olumsuz duyguyla nasıl baş edeceğini anlatıyor, teknikler öğretiyoruz. Programın ağır topları EFT ve oto hipnoz. Hedefimiz sadece hamileliğin anne tarafını değil esas olarak bebek tarafını kapsamaktadır. Bu nedenle de annedeki olumsuz duyguları temizleyerek bebeğin geleceğini kurtarmak amacını taşımaktadır. Anne karnından olumsuz duyguları almamış bir bebeğin ondan sonraki yaşamı ne kadar zorluk dolu olursa olsun ben kolay kolay sırtının yere geleceğine inanmıyorum
Olumsuz duyguları temizleyin, bebeğinizle aranızdaki bağ güçlensin.
Dr. Bülent Uran “Bilinçaltında birikmiş duygular sizin fiziksel bedeninizle ruhunuz arasına çekilmiş bir duvardır. Bu duvarı ortadan kaldırmadan ruhunuzun temsili olan sevgi enerjisini titreştirmeniz kolay değildir. İçinizde yeniden açığa çıkacak olan sevginin enerjisi bebeğin dokularının gelişmesini olumlu yönde etkileyecektir. Sizin ruhunuzdan bebeğin ruhuna akacak sevgi bebeğinizin bu dünyaya güven içinde doğmasına neden olacaktır. En son çalıştığım hamile bir bayan bu felsefeyi gerçekten çok iyi benimsemiş ve uygulamıştı. Bebeği doğduktan sonra o kadar sakin ve huzurluydu ki, görenler bebekte bir sorun var zannediyorlardı. Ama bebek huzurluydu ve annesinin sevgi enerjisini her an hissettiği için ayrıca ağlayarak bunu teyit etmek istemiyordu” diyerek aile içinde oluşturulacak huzurlu ortamın anne ve bebeği kronik stresten koruyacağına dikkat çekti.

www.kadinaozgu.com

Ağız sağlığında doğru bilinen yanlışlar

Ağız sağlığı genel sağlığın aynasıdır. Dişler ne kadar sağlıklı ve sağlam olursa olsun, dişleri destekleyen diş etleri ve kemiğin de aynı düzeyde sağlıklı olması gerekir. Ancak, ağız bakımı ve sağlığında “doğru sanılan” öyle çok “yanlış” var ki! Ağız sağlığı için “yanlış” bazı inanışlar ve yöntemlerle vakit kaybetmeyin. Diş hekimi Göknur Gözen Halfon, bu konuda bazı başlıklara dikkat çekiyor:
• İyi bir ağız bakımı için dişleri düzenli olarak fırçalamak yeterlidir. (YANLIŞ)
Sadece fırçalamak yetmez. Dişler ağız yüzeyinin sadece yüzde 25’ini kapladığından, kalan yüzde 75’lik ağız yüzeyi fırça ve diş ipi ile yapılan temizlikten sınırlı fayda sağlar ve ulaşılamayan yüzeylerdeki bakteriler hızla çoğalarak dişlerin üzerine ve tüm ağıza yeniden yayılırlar. Bakteri plağına karşı etkili ve sürekli kullanıma uygun bir ağız gargarası, fırça ve diş ipi, günlük etkin bir ağız temizliği sağlar.
• Dişler, yatay yönde (ileri geri) fırçalandığında daha temiz olur. (YANLIŞ)
Dişetinden dişe doğru, her dişi 8 kez süpürecek şekilde dişleri fırçalamak tavsiye edilen yöntemdir. Dişlerin her yüzeyini, dil ve damak yüzeyi, yanak yüzeyi ve çiğneyici yüzeyi 8er kez süpürülmelidir, ara yüzler diş ipi ile temizlenmelidir. Dişlerin günde 2 kez 3 dakika fırçalanması gereklidir. Dişler, sabah kahvaltıdan sonra ve gece yatmadan önce üçer dakika fırçalanmalıdır.
• Ağız kokusu herkeste olur ve geçmez.( YANLIŞ)
Çeşitli araştırmaların sonuçlarına göre, kötü kokunun başlıca nedenleri; sindirim sistemi rahatsızları ve ağız – diş rahatsızlıklarıdır. Sindirim sistemi rahatsızlıkları için doktora gidilmelidir. Ağız ve diş rahatsızlıklarının nedeni çürük diş ve diş eti enfeksiyonudur. Bunlar için en kısa zamanda hem bir diş hekimine gidilmeli, hem de diş fırçası, diş ipi ve bakteri plağına karşı etkili, sürekli kullanıma uygun bir ağız gargarası ile etkin bir ağız bakımı alışkanlık haline getirilmelidir.
• Diş etleri kanıyorsa fırçalamayı kesmek gerekir. (YANLIŞ)
Aksine bir diş hekimine gidene kadar, fırçalama süresini uzatıp, diş ipi kullanıp, antibakteriyel bir ağız gargarası ile ağız bakımınızı etkin bir şekilde yapmayı alışkanlık haline getirmeniz tavsiye ediliyor.
• Tüm dişeti sorunlarının kesin çözümü cerrahi tedavidir (YANLIŞ)
Tüm dişeti sorunlarının çözümlenmesinde iyi ve etkin bir ağız hijyeninin sağlanması vazgeçilmez bir kuraldır. En gelişmiş tedavi yöntemleri bile kullanılsa, bireyler ağız hijyenine gereken önemi göstermezler ise tedaviden bir sonuç alınamayabilir.
• Protezi temizleyip geri takmak ağız bakımı için yeterlidir. (YANLIŞ)
Hayır, ağzın tamamı da etkin bir şekilde temizlenmelidir. Varsa dişleri fırçalamak ve sonrasında ağız boşluğunun hijyeni için bakteri plağına ekili ve sürekli kullanıma uygun bir gargara kullanmalıdır.
• Diş eti yarıklarının olduğu bölgelere diş fırçası değdirilmez. (YANLIŞ)
Öncelikle o bölgede hiçbir besin artığının kalmadığına emin olunmalıdır. Dişetinde yarık olması diş eti hastalığının göstergesidir. Tedavi olmak için en kısa zamanda hem bir hekime başvurulmalıdır hem de etkin bir ağız bakımı alışkanlık haline getirilmelidir. Bunun için; diş fırçası kullanımı ve diş ipi kullanımı öğrenilerek düzene sokulduktan sonra bakteri plağına etkili bir ağız gargarası ile desteklemelidir.
• Her hamilelikte bir diş kaybedilir. (YANLIŞ)
Halk arasında yaygın olan, her hamilelikte diş kaybedildiği ve çocuğun dişten kalsiyum aldığı düşüncesi yanlıştır. Aslında ağız bakımı eksikliği ve hamilelerin %70inde görülen kusmalara bağlı olarak dişlerde çürük ve dişeti rahatsızlıkları ortaya çıkar. Uzun süreli kusmalarla midedeki asidin ağız boşluğuna gelmesi nedeniyle annenin dişlerinde çürükler ve dişeti enfeksiyonları başlar. Hamilelik esnasında, diş fırçalama, diş ipi ve 3 ayda bir hekim kontrolü tavsiye edilir. İlk ve üçüncü üç ayda acil olmayan diş tedavilerinden kaçınılmalıdır.
• Ortodontik tedavi sırasında dişler çürür. (YANLIŞ)
Ortodontik tedavi esnasında dişler üzerine yapıştırılan braketler daha fazla besin artığının dişlerin üzerine yapışmasını sağlar. Bu nedenle daha fazla ve daha özenli diş fırçalamak, ortodontik arayüz fırçaları kullanmak ve bakteri plağına etkili bir ağız gargarası ile ağız bakımının üçüncü adımını da tamamlamanız gerekmektedir. Kanama varsa mutlaka hekime başvurulmalı ve bu üçlü bakım sürecine bir an önce başlamalıdır.

www.kadinaozgu.com

Ünlü Fashion Styling Profesörü Maixut Alvarez Pardo ile modanın kalbi İstanbul’da atacak

Dünyanın en önemli tasarım enstitülerinden “Istituto Marangoni”nin ünlü fashion styling profesörü Maixut Alvarez Pardo 28 Nisan 2011 Perşembe günü İstanbul’da…
Modanın kalbi Milano, Paris ve Londra’daki eğitim merkezleri ile dünyada birçok moda tasarımcısına yön veren “Istituto Marangoni” tasarım dünyasına açılan eğitim programları ile ilgi görüyor.
Maixut Alvarez Pardo, tasarım dünyasını keşfetmek ve tasarımın sınırsızlığında kendini geliştirmek isteyenlere dünyaca ünlü moda eğitim merkezi “Istituto Marangoni” yi ve moda dünyasının yükselen trendlerini anlatmak üzere 28 Nisan’da İstanbul’da olacak.
The Marmara Taksim Hotel’de “Tasarlamak veya Tasarım Dünyasını Yönetmek” konusunda seminer vermeye gelen fashion styling profesörü Maixut Alvarez Pardo, katılımcıların sorularını yanıtlayacak, dünyada yükselen trendler hakkında henüz keşfedilmemiş detayları paylaşacak.
Saat 17.00’de başlayacak olan “Tasarlamak veya Tasarım Dünyasını Yönetmek” konulu seminere katılım ücretsiz…
28 Nisan 2011 Perşembe / saat 17.00 – The Marmara Taksim Hotel
“FASHION STYLING PROFESÖRÜ MAIXUT ALVAREZ PARDO İLE TASARLAMAK VEYA TASARIM DÜNYASINI YÖNETMEK” Semineri


KAYNAK : www.kadinaozgu.com

26 Temmuz 2011 Salı

YAZ SONU BAKIMI-www.kadinaozgu.com

Güzel ve hareketli geçen bir yazdan geriye sadece fotoğraflar değil, aynı zamanda zarar görmüş saçlar, tırnaklar ve cilt kalabilir; neyse ki hepsinin çaresi var.www.kadinaozgu.com



Ot Kadar Kuru Saç Tellerine Karşı
Olgun bir avokadoyu 1/4 fincan zeytinyağında ezin ve bu püreyi zarar görmüş saç uçlarınıza yedirin. 20 dakika bekleyip durulayın. Bu işlem size zor gelirse piyasada satılan zeytinyağlı saç maskelerinden de yararlanabilirsiniz.

Sararmış Tırnaklara Karşı
Tırnaklarınızdaki sarılığı çok pratik bir yöntemle gidermeniz mümkün. Tırnaklarınızı bir dilim limonla ovun. Limondaki asit, sarı rengi ve lekeleri giderecektir.
Elbette aynı işlemi kozmetik ürünlerle de yapabilirsiniz. İşte etkili bir ürün ; LCN tırnak kremi. Ürün tırnak yüzeyini soyup lekeleri gidermeyi hedefliyor.

Aşırı Yanık Cilde Karşı
Sütle ıslattığınız bir bezi yüzünüze kapatıp 10 dakika bekleyin. Yoğun nemlendirici bir kremi yüzünüze sürüp beklemeniz de işe yarar.www.kadinaozgu.com

KAYNAK : www.kadinaozgu.com

Doğum Yapanlar Ne Zaman Diyet Yapmalı

Hamilelikte kilo alan kadınlar doğumdan hemen sonra aldıkları bu fazla kiloları vermek ister.
Çocuk doğuran ve doğum yaptıktan sonra üzerlerinde fazla kilo kalan kadınlar ne zaman diyete başlamalı, doğum sonrası alınan kilolar ne zaman verilmeye başlanmalı, loğusa kadınlar diyet yapar mı, yeni anneler ne zaman zayıflamaya başlamalı ?
İşte uzmanımızın bütün bu sorulara verdiği yanıtlar !
Anne sütü alan çocuk ilk 3-4 ayda normal bir gelişim göstermektedir. Dört aydan sonra büyüme hızı yavaşlamaya başlamaktadır.
6. aydan sonra da ek besin verilmeye başlanmaktadır.
Ülkemizde annelerin çoğunlukla çocuklarını 1,5- 2 yaşına kadar emzirdikleri bilinmektedir.
Gebeliğinde fazla kilo alan anneler hamileliğin ilk 4 ayını atlattıktan sonra toparlanma dönemi sonrası diyet yapmaya başlayabilirler.

KAYNAK : www.kadinaozgu.com

Hangi Ay Doğdun, Tıkla Öğren !

Hangi ay doğduğunuzu şunun için merak ediyorum. Bakın doğum ayına göre kişilik analizi buldum. Buna göre kişiliğin doğum ayı ile yani burç ile direkt ilişkisi var ve ben de bu konulara oldukça meraklıyım.
Burcunuzu değil daha çok doğum ayınızı baz alarak bakın bakalım nasıl birisiniz ?
OCAK
Hırslı ve ciddi kişilik.
Öğrenmeyi ve öğretmeyi sever.
İnsanların zaaflarını ortaya çıkarmayı sever.
Çok eleştirir.
Akıllı ve planlı programlıdır. Çok çalışır ve üretkendir.
Duyarlı ve derin hisleri olan biridir.
İnsanı nasıl mutlu edeceğini bilir.
Aşırı dikkatlidir, bünyesi kuvvetlidir.
Zor heyecanlanır.
Romantiktir ama aşkını ifade etmekte zorlanır.
Çocukları sever, evcil ve sadık bir eş olur.
Kolayca kıskanır.
Sosyal yönden zayıftır.
ŞUBAT
Somut şeylere önem verir.
Değişkendir.
Sessiz utangaç ve ağırkanlıdır.
Kendine güveni pek yoktur.
Dürüsttür.
ÖzgÜrlüğüne düşkündür, bazen saldırganlaşır.
Kesin olmayan işlerden hoşlanmaz.
İnatçıdır, hayallerinin peşinden gider.
Batıl inançlara eğilimlidir.
MART
Çekici kişilik.
Utangaç ve tutucu.
Esrarengiz, cömert ve sempatik.
Rahatına düşkün, duyarlı.
Hizmet etmekten zevk alır, kolay sinirlenmez.
Güvenilir, nezakete önem verir.
İyi bir gözlemcidir.
İntikamcıdır.
Seyahat etmeyi sever, dikkat çekmeyi sever.
Dekorasyona meraklıdır.
Tempolu müzikleri sever, çok değişkendir.
NİSAN
Aktif ve enerji doludur.
Çabuk karar verip çabuk pişman olur, şefkatlidir.
Mantığını dinler, diplomatiktir.
İnsanlari teselli etmeyi sever.
Dostlarının sorunlarıyla yakından ilgilenir.
Cesurdur.
Maceraperesttir.
Sevgisini ve ilgisini belli eder.
Hafızası güçlüdür.
Baş ve göğüs hastalıklarına eğilimlidir.
MAYIS
Sert yapılıdır.
Kolay sinirlenir, kolay ilgi çeker.
Fiziksel güzelliğe önem verir.
Motivasyona ihtiyacı yoktur.
Sistematik calışır.
Hayal kurmayı sever.
İleri görüşlüdür.
Kolay sakinleştirilir.
Anlayışlıdır.
Kulak ve boyun bölgesi hassastır.
Edebiyat ve sanatla ilgilidir, evde oturmayı sevmez.
Çocukları çok sever.
HAZiRAN
Aynı anda birden fazla şey düşünür.
Nazik ve tatlı dillidir.
Hassastır.
Kararsızdır, komik ve eğlencelidir.
Konuşkandır, kolay arkadaş edinir, kolay incinir.
Gribe yatkın bünyesi vardır.
Çok inatçıdır.
TEMMUZ
İyi bir sırdaştır.
Anlaşılması güç biridir.
Aşırı gururludur.
Başkalarının düşüncelerine aşırı önem verir.
Kin tutmaz.
Sempatiktir.
Yalnız olmayı sever.
Kolay öğrenir.
Arkadaş sıkıntısı çekmez.
Mide sorunları olabilir.
Zor ikna olur.
Ağır işleri sever.
AĞUSTOS
Şakalaşmayı sever.
Duyarlı ve ilgilidir.
Korkusuzdur.
Liderlik özellikleri vardır.
Ruhbilimle ilgilenir.
Kolay provoke edilir.
Dikkatli ve tedbirlidir.
Bağımsızlığına düşkündür.
Yol göstermeyi sever.
Romantiktir.
EYLÜL
İyi bir konuşmacıdır.
Sadık ve güvenilirdir.
Detaylarla uğraşır.
Sorumluluk almayı sever.
Bilgi ve kültüre önem verir.
İnsanların hatalarını yüzüne vurmayı sever.
Spor ve seyahati sever.
İlişkilerinde seçicidir.
Hislerini kendine saklar.
EKİM
Herkesle sohbet etmeyi sever.
İlgi odağı olmak ister.
Yalancılığı yapmacıklığı sevmez.
Arkadaşlarına çok önem verir.
Çabuk kırılıp çabuk toparlanır.
Bencildir, kendiliginden yardım teklif etmez.
Başkalarının düşüncelerine önem verir.
Duygusaldır.
Kendine kolay güvenmez.
Etrafindan çabuk etkilenir.
KASIM
Eğlenceli kişilik.
İnsanları kolay etkiler.
Çalışkan ve sorumluluk sahibi.
Kontrolü ele almay sever.
Enerjik ve cevresini motive eden biridir.
İyi bir liderdir.
İçten ve yardımseverdir.
Adil davranır.
Sürprizleri sever.
Hataları affetmez.
İradesi güçlüdür.
Derin duygularla sever.
Herkesi olduğu gibi kabul eder.
Sır saklamayı bilir.
ARALIK
Sadık ve cömerttir.
Sabırsızdır.
Birlikte vakit geçirmesi eğlenceli kişilik.
Azimli, sosyal yönü kuvvetlidir.
Dostlarını kendinden fazla düşünür.
Kızgınlığı uzun sürmez.
Sevildiğini hissetmek ister.
Espri anlayışı gelişmiştir.

KAYNAK : www.kadinaozgu.com